Beynin Sınırlarını Aşmak: Aşağıdan Yukarıya Görsel Dikkat

Sıradan bir gününüzü hayal edin! Uyandınız, yataktan kalktınız, yüzünüzü yıkamak için banyoya ilerliyorsunuz. Üzerinde belli bir markanın yazılı olduğu sabundan bir miktar aldınız ve musluğu açtınız. Musluğun üzerinde bir üreticinin logosunu görüyorsunuz. Mutfağa girdiniz, buzdolabının kapağını açmak üzereyken başka bir tane daha. Giyinirken takım elbisenizde, gömleğinizde, ayakkabınızda. İşe gitmek için arabanıza ilerliyorsunuz, arabanızın farlarının arasına sıkıştırılmış başka bir tanesi, yolda ilerlerken binaların üzerine asılmış onlarca afişte cabası! Hepsi size bir şeyler anlatmaya ben buradayım demeye çalışıyor. Redcrowmarketing tarafından hazırlanan bir rapora göre gün içerisinde maruz kaldığınız reklam sayısı on binden daha fazla. 

Fakat yalnız değiller. 

Sabah uyandığınızda o gün ne yapacağınızı düşüyorsunuz, yöneticiniz günün ilk ışıkları ile e-postalar atmaya başlıyor, trafikte korna sesleri yükseliyor, bebek arabasında yeni uyanmış bir çocuk ağlıyor ve daha niceleri… Hangisi sizin için daha önemli? Kaç tanesini dikkatinizi çekti veya dağıttı? Kaç markanın mesajı size ulaştı? Bu kadarı bilgi işlemedeki gücü inanılmaz boyutlarda olan beynimiz için bile çok fazla. Tüm bu uyaranlar toplandığında beynin bir saniyede maruz kaldığı toplam bilgi, 11 milyon biti aşıyor. 

Çevreden gelen bilgilerin bu büyük hacmine rağmen beyin tüm bilgilere aynı oranda dikkat etmez çünkü insan vücudunun sadece %2’sini oluşturan beyin, tek başına vücudun harcadığı toplam enerjinin %20’sini tüketir. Bu yoğun enerji tüketiminden dolayı, maruz kaldığı bilgilerden kendisini en fazla ilgilendiren parçaları seçerek ya da bu bilgileri küçük parçalara ayırarak bilgi işleme sürecini gerçekleştirir. Bu işlenen parçalar beynin maruz kaldığı toplam bilginin sadece milyonda 5’ini oluşturmaktadır. 

Bazı markalar bu kalabalıktan sıyrılıp bilgi işleme sürecine girerken oldukça başarılı olmuştur. Belirli bir cep telefonunun zil sesini duyduğumuzda, hemen markasını tahmin edebiliyoruz ya da bir rengi gördüğümüzde, o rengi belirli bir markayla özdeşleştirebiliyoruz fakat her marka bu kadar başarılı işler çıkaramıyor. Başarılı olsalar dahi tüketicinin dikkatini uzun süre çekemiyor. Tilburg Universitesinden Dr. Pieters ve meslektaşı Dr. Wedel tarafından gerçekleştirilen ve 3000’den daha fazla insan üzerinde yapılan bir çalışmada, bir reklam üzerinde harcanan ortalama sürenin 2 saniyeden daha az olduğu bulgulanmıştır. Bu durum reklam afişlerinde iletmeye çalışılan bilgileri oldukça işlevsiz bırakmaktadır. Bu bilgi yığınında görünür olabilmek için markaların uyguladığı farklı bir strateji var: Aşağıdan yukarıya görsel dikkati hedeflemek!

Aşağıdan yukarıya görsel dikkat; markalar için dikkat edilmesi gereken önemli bir süreçtir çünkü beyin, maruz kaldığı bilgileri işlerken gözlerimizi kırpmak ya da hareket ettirmek için dahi kısa bir sürede maruz kaldığı görseldeki nesnenin ne olduğunu algılayabilmektedir. Dr. Mouchetant-Rostaing önderliğinde gerçekleştirilen bir çalışmada, 50 milisaniye gibi kısa bir sürede bir görsel de beliren yüzün cinsiyetinin beyin tarafından ayırt edilebildiği bulgulanmıştır. 

Bu hızlı fakat seçici bilgi işleme sürecinin farkında olan markalar, ürünlerinin parlaklığını boyutunu ya da sunumunu çevresinde var olan nesnelerden farklılaştırarak, bu süreç içerisinde hedef kitleleri tarafından daha algılanabilir olmayı amaçlamaktadır. 

Caltech’den Dr. Milosavljevic önderliğinde gerçekleştirilen bir çalışma, etrafındaki nesnelerden %65 oranında daha parlak olan bir nesnenin daha fazla tercih edildiğini göstermiştir. Bu durum pop-up reklamlarda olduğu gibi etrafındaki kalabalıktan tamamen sıyrılmış görsel olarak oldukça belirgin bir nesneyi işaret eder. Bu bulgudan yola çıkarak, ellerindeki sepetten bazı ürünleri yem olarak kullanan markalar, asıl talep edilmesini istedikleri ürünü ön plana çıkarabilmektedir. Buna ek olarak araştırmada bulgulanan daha dikkat çekici bir sonuç, görsel belirginliğin bilişsel yük olarak adlandırılan, çalışan belleğin kullandığı kaynakların arttığı durumlardaki etkisinin nasıl olduğu üzerine olmuştur. Satın alma öncesindeki tercihlerimiz, çoğunlukla farklı uyaranlarında beynimizi meşgul ediyor olmasından dolayı satın alma sürecinde etkisini kaybedebilmektedir. Bu durumda ihtiyaç duyduğunuz bir ürünü ararken telefonunuz çaldığında dikkatimiz dağılacak ve seçiminiz büyük ihtimalle beyninizin en kolay algıladığı üründen yana olacaktır. Araştırmacılar böylesi bir durumla karşı karşıya kalan tüketicilerin daha önceki tercihlerini seçmeleri için daha uzun bir süreye ihtiyaç duyduklarını ve belirginliği en yüksek olan ürünü daha kısa sürede seçtiğini bulgulamışlardır. Belirginliğin bu etkisi özellikle markanın baskın olmadığı durumlarda dahada etkili olmuştur.

İletişim araçlarının yaygınlaşmaya başlamasından günümüze kadar olan süreçte, markalar hedef kitlelerine mümkün olan her yolu deneyerek ulaşmaya çalışmaya devam etmektedir. İnsan beyninin tüm bu bilgi yığını içerisinde kendisine en fazla fayda sağlayacak olanı seçmeye olan yatkınlığı sebebiyle bu süreci doğru kullanan markalar, rakiplerinden sıyrılarak hedef kitlesinin zihnine ulaşmayı başarabilmektedir.

Dünyanın En Prestijli Ticaret Topluluklarından CWEIC’in Stratejik Ortağı Türkiye’den

CNR Holding, Dünyanın En Prestijli Ticaret Topluluğuna Girdi.

Türkiye’nin ekonomisi ve ihracatına katkı sağlamak için dünyanın en önemli fuarlarını organize eden CNR Holding, küresel ekonominin en prestijli ve güvenilir ticaret kuruluşlarından biri olan Commonwealth Enterprise and Investment Council (CWEIC)’in stratejik ortağı oldu. 

Üye ülkeleri arasında ticareti ve yatırımı kolaylaştırmak ve geliştirmek için kurulan CWEIC, Amerika’dan Afrika’ya ve Asya’ya pek çok ülkeyi kapsıyor. CNR, CWEIC aracılığı ile 56 üye ülkenin kurumsal ve özel sektör alıcılarını, Türk markalar ve global üreticilerle bir araya getirmeyi hedefliyor. 

Türkiye’nin fuarcılıkta küresel markası CNR Holding, dünyanın en prestijli ve güvenilir ticaret kuruluşlarından biri olan Commonwealth Enterprise and Investment Council (CWEIC)’in (İngiliz Milletler Topluluğu Girişim ve Yatırım Konseyi) stratejik ortağı oldu. 56 ülkenin en önemli kuruluşlarının üye olduğu platforma, Türkiye’den sadece CNR Holding katıldı.

Üye ülkeleri arasında ticareti ve yatırımı kolaylaştırmak ve geliştirmek için kurulan CWEIC, Amerika’dan Afrika’ya ve Asya’ya pek çok ülkeyi kapsıyor. Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Hindistan, Güney Afrika, Ruanda, Kamerun, Tanzanya, Gana, Nijerya ve Zambiya gibi ülkelerin üye olduğu Commonwealth Enterprise and Investment Council  – CWEIC’in Türkiye’den ilk ve tek üyesi olan CNR yöneticileri geçtiğimiz hafta İngiltere’deydi. CWEIC Başkanı Lord Marland tarafından özel olarak davet edilen CNR Holding, Türkiye için çok ciddi bir anlaşmaya imza attı. Bu anlaşmaya göre, yerli ve yabancı markalar, CNR Holding’in pazarlama ve ticari hizmetleri aracılığı ile CWEIC’in uluslararası ilişki ağını kullanarak küresel alıcılarla buluşacak.

CNR Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları İlhan Erem ve Serhan Erem’in de Danışma Kurulu’na davetli olduğu CWEIC, İngiliz Milletler Topluluğu Hükümet Başkanlarının resmi yetkisine sahip, ticari, kar amacı gütmeyen bir kuruluş. CWEIC, İngiliz Milletler Topluluğuna bağlı olan veya ciddi ticari ilişkiler yürütülen 56 Commonwealth üye ülkesinde ticareti ve yatırımı kolaylaştırmak için faaliyetlerini artırdı.

CNR Özel Olarak Davet Edildi

CWEIC, Nisan 2022’de Ruanda’nın başkenti Kigali’de bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıya birçok devlet başkanı ile birlikte CNR Holding de davetli olarak katıldı. Toplantı esnasında Ruanda ve tüm Afrika’yı kapsayacak şekilde fuarlar düzenlemelerinin çok dikkat çektiğini söyleyen CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem, “Üyeliğe de yine aynı toplantıda davet edildik. Yurt dışı yatırımlarımız ve iş birliklerimizin yanı sıra Ruanda’da düzenlediğimiz fuarlar bize referans oldu. Ruanda’daki toplantı oldukça verimli geçti. Önemli görüşmeler gerçekleştirdik. Üye olduktan sonra ilk toplantımıza İngiltere’de katıldık. Geçtiğimiz hafta Londra Belediye Başkanı’nın resmi konutu Mansion House’da gerçekleşti. Bu toplantıya CNR Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları İlhan Erem ve Serhan Erem ile birlikte iştirak ettik ve oldukça verimli geçti. Ardından, CWEIC Başkanı Lord Marland’ın özel davetlisi olarak, Lordlar Kamarası’nda verilen akşam yemeğine katıldım” dedi.

Lordlar Kamarası’nda Ağırlandı 

Lord Marland tarafından, Lordlar Kamarası’nda gerçekleşen ve sadece 15 kişilik seçkin bir davetli listesinin olduğu çok özel bir yemeğe de katılan Ceyda Erem, üç ülke bakanı ve çok uluslu şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanları ile bir araya geldi. Önemli ikili görüşmelerin de gerçekleştiği bu yemekte geleceğe dönük ciddi iş teklifleri alan Erem, CWEIC üyesi ülkelerde yeni fuarlar ve yatırımlar hayata geçirmeyi planlıyor.

CWEIC Üyeliği Türkiye İçin Çok Önemli

Dünya çapında çok ciddi kuruluşların üye olduğu CWEIC, üye ülkeler ve temsilci kuruluşları arasında ticaret ilişkileri geliştirme olanağı sunuyor. Üye ülkelerin ihtiyaçları yine kendi içerisindeki üyeler üzerinden sağlanıyor. İngiliz Milletler Topluluğu Girişim ve Yatırım Konseyi’nde (CWEIC’de) Toplam 56 üye ülke bulunuyor. Dünyanın en itibarlı finansal ve yatırım kuruluşları bu oluşumun içerisinde yer alıyor. Ticari bağların kuvvetlenmesi, yeni ve kalıcı ihracat kanallarının kurulması açısından Türkiye için eşsiz bir fırsat ve benzersiz bir business network oluşturacak olan sistem özellikle üye ülkelere ihracat yapmak isteyen Türk firmaların da önünü açıyor. CNR, bu platform aracılığı ile CWEIC üye ülkelerinin kurumsal ve özel sektör alıcılarını Türk markalar ve global üreticilerle bir araya getirecek. Gerçekleşecek B2B iş görüşmeleri, sürdürülebilir yatırım olarak Türkiye’nin kazanımı olacak.

Kamu İhale Mevzuatındaki Değişiklikler Resmi Gazete’de Yayımlandı

29/12/2022 tarihli ve 32058 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan mevzuat ile Çerçeve Anlaşma İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği ve Kamu İhale Genel Tebliğinde değişiklikler yapılmıştır.

Yapılan değişiklikler ile;

Ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği ile bu yazının tam metnini okuyabilirsiniz.
Hesap Oluştur

Titanium Grade 2 Welding Tube Alımı

Titanium Grade 2 Welding Tube Alımı

Titanium Grade 2 Welding Tube
ASTM B338.
Ø25x1x7750mm 1160 Adet
Ø25x1x6000 mm 15 Adet
Ø16×1,2×6000 mm 671 Adet

Talep Sahibi Firma Bilgileri aşağıda sunulmaktadır.

Talep sahibi bilgilerine erişebilmeniz için Satıcı Üyeliği gerekmektedir. Eğer üye iseniz lütfen giriş yapınız. Üye değilseniz hesap oluştur butonuna basarak kayıt oluşturabilirsiniz..
Hesap Oluştur

 

Kendine Koçluk Yap

KENDİNE KOÇLUK YAP
Nurten Kılıçparlar

Bir insanın bütün evrende düzeltebileceği tek bir şey vardır: “KENDİSİ”                                                                                                            Aldous Huxley

Hikâyemiz doğduğumuz anda başlıyor. Ve kader hepimize farklı bir hikâye yazıyor. Kadere boyun eğmeden kendi anlamlı hikâyemizi yazmak ise bizim elimizde.

Nasıl mı ? Gelin birlikte kendi hikâyenizi yazmak için bir yola çıkalım ve bu yazı hayat yolculuğunuzda sizin için bir rehber olsun.

Fidana sormuşlar:

“Niçin büyürsün?”

“Tohum itiyor” demiş.

Tohuma sormuşlar:

“Niçin itersin ?”

“Toprak rahat bırakmıyor” demiş.

Toprağa sormuşlar:

“Niçin tohumla uğraşırsın?”

“Sebebini toprak olduğun zaman kulağına söylerim” demiş.

Nara sormuşlar:

“Tanelerin kaç tane ?”

“Yiyenler saysın, bana ne !” demiş.

Güle sormuşlar:

“Niçin kokarsın ?”

“Bu benim ibadetimdir” demiş.

Bir buluta sormuşlar:

“Güzel bulut, sen niçin ele avuca sığmazsın ?”

“Ele düşersem beni ata benzetenler arabaya koşar. Bakraca benzetenler kuyuya atar. Ayıya benzetenler oynatır. Mendile benzetenler burunlarını silerdi” demiş.

Hikâyeden çıkarımınız ne oldu? Size ne düşündürdü ve ne hissettirdi ?

İnsan var olduğu andan beri merakla hep bir arayış içinde oldu. Bu arayış kendisini farklı şekillerde ortaya koysa da en önemli arayışı kendisiyle ilgiliydi. Merak duygusu insanı hayat içerisinde anlam yolcuğuna çıkardı. Kimisi bu anlamı buldu kimisi halen bir arayış içerisinde rüzgârda uçuşan sonbahar yaprakları gibi savrulup duruyor.

Hayat yolunda anlamlı bir şekilde yol almanın başlangıcı ise önce kendimizi gerçekten iyi tanımaktır. Kendini iyi tanımak bir anlamda kendini keşfetmektir. Bu nedenle bu keşif yolculuğunda kendine koçluk yapmak çok kıymetli özel bir beceridir.

Kendine koçluk yapmak kısaca bugün olduğundan daha iyi nasıl olursun sorusunun yanıtıdır aslında… Ayrıca kendine koçluk, kendin üzerinde kontrol ve otorite sahibi olmaktır.

Peki kendine koçluk nasıl yaparsın ?

Bu konuda kendisiyle ilgili çalışacak kişinin öncelikle olumlu bir bakış açısıyla kendisine dürüst davranarak konuyla ilgili karar alması gerekir.

Neler yolunda ve iyi gidiyor?

Neler yolunda gitmiyor ve değiştirmem gerekli?

sorularıyla başlangıç yapıldıktan sonra konuya odaklanılmalı ve güçlü bir iç motivasyonla hareket edilerek, düzenli bir çalışma takvimi hazırlanmalıdır.

Başlangıç aşamasında işine hâkim bir Koçtan destek almak da önemli bir kazanım olacaktır. Sonrasında kararlı bir şekilde eyleme geçen adımlar bu sürecin etkin bir şekilde yönetilmesinde kapıları açacak anahtar görevini görür.

Kendine koçluk bir yönüyle de bir Öz farkındalık çalışmasıdır. Bu farkındalığı kazanmak isteyen ve kendi üzerinde çalışacak kişinin kendine koçluk yapmaya karar verdikten sonra şu aşamaları izlemesi faydalı olacaktır.

  • Detaylı kişisel swot analizi yapmak ve bu analizi güncel tutmak
  • Yaşam amacının ne olduğunu doğru tespit etmek
  • Değerlerini belirlemek
  • Hedeflerini ve Vizyonunu belirleyerek bir çerçeve çizmek
  • Neleri değiştireceğine ya da neleri parlatacağına karar vermek

aşamlarına soruların gücünden yararlanarak cevap bulması gerekir.

Kendinin yaşam koçu olmak,

  • Hayatın değişik alanlarında denge sağlamak
  • Tutkularının peşinden gitmek
  • Konfor alanından çıkmak
  • Davranış değişikliği oluşturmak
  • Özgüveni ve öz disiplini arttırmak
  • Güçlü ve doğru kararlar vermek
  • Ataleti yenmek
  • Hedeflerine ulaşmak

gibi kişinin hayatında bir üst versiyonunu yaratacak çok sayıda faydalı sonuçlara ulaşmanın gücüdür.

“Bir şeyler değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır”demiş Sokrates….

Bu yıl bir karar al ve yeni yıla kendine koçluk yapmaya karar ver lütfen…

Hayallerinizin geleceğiniz olduğu muhteşem güzel bir yıl dilerim.

Mutlu Yıllar 😊

Sevgilerimle,

Nurten Kılıçparlar.

Bu Taşla Acaba Kaç Kurbağa Ürkütebilirim?

Bu Taşla Acaba Kaç Kurbağa Ürkütebilirim?

Prof. Dr. Umut Omay – İstanbul Üniversitesi

Gösterilen çabanın, harcanan emeğin ya da kaynağın karşılığının yeterince alınamadığı durumları ifade etmek için kullanılan “Attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmemek” deyimini derslerimde ve eğitimlerimde sıklıkla kullanırım ve “Beklenti Kuramları” açısından örnek olarak veririm.

Beklenti kuramları denildiğinde genelde akla ilk olarak Vroom tarafından ileri sürülen beklenti kuramı gelmektedir.  Vroom’un beklenti kuramı, bireyin göstereceği çaba sonucunda ulaşacağı ödülün buna değip değmeyeceğini hesapladığı, ulaşılacak ödül o kişi açısından değerli görülüyorsa motivasyonunun artacağı, ulaşılacak ödül değerli görülmüyorsa da motivasyonunun düşeceği fikrine dayanmaktadır (1).

Vroom’un beklenti kuramı bu nedenle motivasyonu bilişsel bir süreç çerçevesinde ele almakta ve motivasyon gücünün bu bilişsel süreç sonucunda ortaya çıkan karar ile belirlendiğini ileri sürmektedir. Kurama göre söz konusu bilişsel süreç şu 3 unsurdan etkilenmektedir (1, 2):

1) Beklenti: Çaba sonucunda o işin olumlu ya da olumsuz tamamlanacağına ilişkin algı.

2) Araçsallık: Gösterilecek performans ile değerli olduğu düşünülen sonuca ulaşabilme olasılığı.

3) Birleşme Değeri: Çaba ile ulaşılacak sonuca ilişkin değer ya da tercih algısı.

Böylelikle kuramda, 1) Çaba ile performans, 2) Performans ile ödül ve 3) Ödül ile kişisel hedef ya da amaçlar olmak üzere 3 farklı ilişki tipi ortaya çıkmaktadır (3). Örneğin bazı insanlar açısından yalnızca bir işi başarmanın verdiği tatmin duygusu motivasyon için yeterli iken, bazı insanlar parasal ödül olmadığı sürece motive olamamaktadır. Dolayısıyla motivasyona ilişkin süreç kişiden kişiye değişiklik göstermektedir.

Vroom’un beklenti kuramı çerçevesinde yöneticilerin aynı araç, yöntem ve hedeflerle bütün çalışanların motivasyonlarını aynı oranda sağlayamayacaklarını kabul etmelerinin gerekli olduğu ileri sürülebilir. Gerçekten de ödülün değerine ilişkin algı kişiden kişiye göre değişiyorsa, aynı ödül bütün çalışanlarda aynı motivasyon gücünü ortaya çıkartmayacaktır. Dolayısıyla motivasyon araçlarının ve yöntemlerinin etkinliği aslında yöneticinin yönettiği kişilerin beklentilerini tam olarak bilmesine bağlıdır.

Kaynaklar

(1) Buchanan, D. A. and Huczynski, A. A. (2017), Organizational Behaviour, 9th Ed., Pearson Education, Harlow, p. 289.

(2) Van den Broeck, A., Carpini, J., Leroy, H. ve Diefendorff, J. M. (2017), “How Much Effort Will I Put into My Work? It Depends on Your Type of Motivation”, An Introduction to Work and Organizational Psychology: An International Perspective, 3rd Ed., Ed. By N. Chmiel, F. Fraccaroli ve M. Sverke, Wiley Blackwell, p. 357.

(3) Robbins, S. P. and Judge, T. A. (2016), Essentials of Organizational Behavior, 13th Ed., Pearson Education, Essex, p. 143.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Hafta Tatilinin Ay İçinde Toplu Olarak Kullandırılması Hukuka Uygun mudur?

Hafta Tatilinin Ay İçinde Toplu Olarak Kullandırılması Hukuka Uygun mudur?

LÜTFİ İNCİROĞLU

İşçilerin dinlenme hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış yine Anayasa’nın 50. maddesinde dinlenmenin çalışanların hakkı olduğu belirtildikten sonra yıllık izin, hafta tatili ve bayram tatili hakları ayrıca vurgulanmıştır. Gerçekten de işçinin hiç dinlenmeden sürekli biçimde çalışması gerek beden ve ruh sağlığı gerekse sosyal, kültürel ve toplumsal birliktelik açısından olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Bu yüzdendir ki, çalışanları yorgunluk ve onun beraberinde getireceği dikkatsizlik sonucu uğrayabilecekleri iş kazalarından korumak, çalışanların bedensel ve ruhsal olarak dinlenmelerini, toplumsal yaşamda var olmalarını sağlamak, iş yaşamında verimin ve kalitenin yükseltilmesi gibi birçok sebeple çalışanın yıllık izin, hafta tatili ve bayram tatili haklarını ve gün içinde ara dinlenmelerini tam olarak kullanabilmeleri oldukça önemlidir.

Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmi dört saattir. Hafta tatilinin 24 saatin altında bir süre verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmi dört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır.

Nitekim Yargıtay’a göre de; “2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 3 üncü maddesine göre, hafta tatili Pazar günüdür. Bu genel kural mutlak nitelikte olmayıp, hafta tatili izninin Pazar günü dışında da kullandırılması mümkündür.

Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi, norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde, işçi hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.

Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

İmzalı ücret bordrolarında hafta tatili ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin hafta tatili alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, hafta tatili çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında hafta tatillerinde çalışmaların yazılı delille kanıtlaması mümkündür.

Hafta tatili ücretlerinin tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, tahakkuku aşan çalışmalar her türlü delille ispat edilebilir ve bordrolarda yer alan ödemelerin mahsubu gerekir.

Hafta tatili çalışmalarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Dairemizce son yıllarda taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak, hafta tatili çalışmasının taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda, böyle bir indirime gidilmemesi gerekir.

Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil yerine tanık beyanlarına dayalı olarak hesaplanması halinde, işçinin sürekli olarak aynı şekilde çalışması mümkün olmadığından, hastalık mazeret izin gibi nedenlerle belirtildiği şekilde çalışamadığı günlerin olması kaçınılmaz olup, bu durumda karineye dayalı makul indirim yapılmalıdır (Yargıtay HGK, 06.12.2017 tarih 2015/9-2698 E.-2017/1557 K.).

Hafta tatili çalışmalarının tanık anlatımları yerine doğrudan yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.

Hafta tatili ücretinden karineye dayalı makul indirime gidilmesi sebebiyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemez.

Somut uyuşmazlıkta, davacı işçiye davalı işveren tarafından 15 defada toplam 130 gün hafta tatili izni kullandırıldığı görülmekte olup 130 gün hafta tatili izni davacının hak ettiği hafta tatili iznini karşıladığı gerekçesi ile davacının hafta tatili talebi reddedilmiş ise de bu kabul yerinde değildir.

Hafta tatili, 7 günlük çalışma periyodu içerisinde kesintisiz 24 saat olarak kullandırılmak zorundadır ve toplu kullandırılması borcu ortadan kaldırmaz. Ancak davacı 15 kez hafta tatiline çıkmış olup kullandığı hafta tatili süresi her defasında bir günden fazla ise de bu toplu hafta tatili kullanımlarında her defasında 1 gün yasal hafta tatili izni kullandığı kabul edilerek hesaplama yapılmalıdır. Yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[1].

Uygulamada genellikle yerleşim yerlerinin uzağındaki şantiye işyerlerindeki çalışan işçilerin hafta tatillerinin ay içinde toplu olarak kullandırıldığı görülmektedir. Ancak Yüksek Mahkeme hafta tatili izinlerinin toplu olarak kullandırılmasını bu borcu ortadan kaldırmayacağına hükmetmekte ve bu tür bir uygulamalara işçinin rızası göstermiş olmasının hafta tatilinin usulüne uygun olarak kullandırıldığı anlamına gelmeyeceğini vurgulamaktadır. Çünkü hafta tatilinin toplu olarak kullandırılmasının haftalık dinlenme hakkının özüne aykırılık oluşturacağını ve işçinin rıza göstermiş olmasının da bu sonucu değiştirmeyeceğinin altını çizmektedir.

Yargıtay’ın konuyla ilgili bir kararında, “4857 sayılı İş Kanunu’nun 46 ncı maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63 üncü maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46 ncı maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.

Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmidört saattir. Bunun altında bir süre için haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Hafta tatili izinlerinin işçinin dinlenme hakkına ilişkin olması sebebiyle, hafta tatili izninin yasal düzenlemenin amacına aykırı şekilde toplu olarak kullandırılamayacağına ilişkin kabul ile hafta tatili izninin toplu olarak kullandırılması halinde, hafta tatili ücreti alacağının hesaplanmasında, hafta tatilinin toplu kullanılmasına ilişkin belgelerde yazılı izin günlerinden ilgili haftaya (yedişer günlük zaman dilimleri nazara alınarak) denk gelen hafta tatili gününde işçinin dinlendiğinin kabulü isabetlidir.

Ancak, işçinin toplu olarak izin kullandığı dönemde çalışması karşılığı olmayan 1 yevmiye tutarındaki ücretin de davacıya ödendiği dikkate alındığında davacıya sadece 0,5 yevmiyesi kadar ödeme yapılmalıdır. Buna göre de, mahkemece davacının toplu olarak kullandığı izinlerin hafta tatilinden sayılmayan ve fiilen çalışılmayan her bir günü için, 0,5 yevmiye üzerinden hesaplama yapılmalı ve bu suretle davacının hafta tatili alacağı belirlenmelidir. Anılan hususun gözetilmemesi hatalı olup bozma sebebidir”[2].

Sonuç olarak, yerleşim yerlerinin uzağındaki işyerlerinde çalışan işçilerin genellikle hafta tatilleri ay içinde toplu olarak kullandırılmaktadır. Bu tür bir uygulamaya işçi rızası göstermiş dahi olsa hafta tatilinin usulüne uygun olarak kullandırıldığından bahsedilemez. Çünkü hafta tatilinin toplu olarak kullandırılması haftalık dinlenme hakkının özüne aykırılık oluşturur. İşçinin rıza göstermiş olması bu sonucu değiştirmez. Hafta tatilinin ay içinde toplu olarak kullandırılması halinde, sadece bir hafta tatilinin usulüne uygun olarak kullandırıldığı kabul edilir. Örneğin yerleşim yeri uzağındaki bir işyerinde çalışan işçiye hafta tatili ayda dört gün toplu olarak kullandırıldığında ilk izin günü, çalışılan son haftanın dinlenme hakkı yerine geçer. Diğer üç gün hafta tatili kullanma anlamında değerlendirilmez [3].

[1] Y.9.HD., 20.03.2019 T., 2015/34272 E., 2019/6327 K. Legalbank.

[2] Y.9.HD., 21.01.2021 T., 2020/9026 E., 2021/1796 K. Legalbank.

[3] SÜMER, Haluk Hadi, KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, 3. Baskı, Ankara 2022, s.912.

Bir DTÖ Komedisi

Uluslararası ticarette korumacılığın temel nedenleri yerli şirketleri dış rekabetten korumak, ulusal üretimi güçlendirmek, dış ticaret açıklarını azaltmak ve tüketicileri tehlikeli veya istenmeyen ürünlerden korumaktır. Bu alanda temel olarak tarife önlemleri ile tarife-dışı önlemler ile koruma sağlanmaktadır. Tarife önlemleri gümrük tarifeleri, vergiler, ek mali yükümlülükler ve harçlardan oluşurken, tarife dışı önlemler miktar kotaları, teknik engeller, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri, beklenmedik durum önlemleri, ticaretle bağlantılı yatırım önlemleri, fikri mülkiyet önlemleri, menşe kuralları ve kamu ihale sınırlamaları gibi çok çeşitli uygulamalardan oluşmaktadır.

2008 yılında küresel düzeyde yaşanan ekonomik krizin ardından ticarette korumacı politikalar yeniden yükselişe geçti.  Korumacılık genellikle tarife dışı önlemler şeklinde boy gösterdi.

Ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği ile bu yazının tam metnini okuyabilirsiniz.
Hesap Oluştur

Tahıl Koridorundan Sonra Üre Koridoru Açılır mı ?

Avrupa’da AdBlue üretiminde yaşanan sorunların, lojistik sektöründe yeni bir krizi tetikleyebileceğinden endişe ediliyor. Kriz, Türkiye’nin AdBlue ihracatını da yaklaşık 6 katına çıkardı. TrueBlue markası adı altında AdBlue üretimi gerçekleştiren Arbey Kimya’nın Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Karahasanoğlu, Türkiye’nin Avrupa’daki krizin çözümüne katkı sağlayabileceğini belirterek, “AdBlue için de tahıl koridoru gibi bir anlaşma yapılabilir.” dedi.

Küresel doğalgaz fiyatlarındaki yüksek artışlar, AdBlue’nin hammaddesi üre fiyatlarına da yansıdı. Batılı ülkelerin yaptırımları sonrası, Rusya’nın ihracata yönelik kısıtlamaları da tedarikte önemli zorlukları beraberinde getirdi. Kriz, Türkiye’nin AdBlue ihracatının ise yaklaşık 6 katına çıkmasını sağladı.

AdBlue markasının kullanım haklarına ve VDA lisansına sahip firmalardan Arbey Kimya’nın Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Karahasanoğlu, AB ülkelerinde, emisyon değerlerini düşürmek için dizel motorlu araçlarda AdBlue kullanımının zorunlu olduğunu anımsattı.

Ambulans ve İtfaiye Araçları Çalışmayabilir

Karahasanoğlu, yükselen fiyatlar nedeniyle Avrupa’da AdBlue üretiminde ciddi azalışlar görüldüğünü belirtti. AdBlue bulunamazsa dizel yakıtlı kamyon, tır, tren ve gemi gibi lojistik araçlarının kullanılamayacağını vurgulayan Karahasanoğlu, “Dizel motorlu traktör, iş makineleri, ambulans ve itfaiye araçları ile binek otomobiller de çalıştırılamayacak.” dedi.

Karahasanoğlu, AB ülkelerinde AdBlue kıtlığının lojistik sektöründe yeni bir krizi tetikleyebileceği endişelerine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Bu durumdan sadece uluslararası lojistik faaliyetleri değil marketlere ve bayilere ürün taşıyan araçlar da etkilenecek. Avrupalı tüketici ürün bulmakta zorlanacak. Yükselen fiyatlar enflasyonu daha da artıracak. İthalat ve ihracat dolayısıyla üretim sekteye uğrayacak.”

Türkiye’nin AdBlue İhracatı Yaklaşık 6 Katına Çıktı

TÜİK verilerine göre Ocak-Ekim aylarında ihracatın yaklaşık olarak AdBlue’da 6 katına, ürede 9 katına çıktığının altını çizen Karahasanoğlu, “AdBlue ihracatı 6,5 milyon, üre ihracatı 112 milyon dolara ulaştı. Türkiye’nin uyguladığı ihracat kısıtlamalarına rağmen artışlar çok güçlü.” bilgisini verdi.

“AdBlue için de tahıl koridoru gibi bir anlaşma yapılabilir”

Karahasanoğlu, Türkiye’nin girişimleriyle imzalanan “tahıl koridoru” anlaşmasının, küresel gıda fiyatlarını düşürdüğünü hatırlattı. Türkiye’nin, dünyanın en büyük üre ihracatçısı Rusya ile bu konuda bir anlaşma imzalayabileceğini söyleyen Karahasanoğlu, “Türkiye olarak Rusya’dan uygun fiyata temin edilecek hammadde sayesinde hem Avrupa’daki AdBlue krizinin çözümüne katkı sağlayabilir hem de ihracatımızı artırabiliriz.” önerisini de paylaştı.

Tersine Lojistik ve Sürdürülebilirlik

Lojistik, kişi veya kurumların taleplerini karşılamak amacıyla ürünlerin ilk üretim yerinden tüketim noktasına kadar geçirdiği yolculuğun ayrıntılı bir şekilde planlanması ve yönetilmesidir. Bu bağlamda, hammadde çıkarma, işleme, ürün gerçekleştirme, ambalajlama, etiketleme, depolama, ulaşım ve nakliye ve satın alma gibi adımların her biri lojistik sürecine dahildir. Geleneksel lojistik kavramında bu saydığımız prosesler tek yönlüdür. Bir aracın A noktasından B noktasına seyahati gibi üretimden tüketime doğru akan bir iş akışı vardır. Peki kaynak maliyetlerini düşürmek, atıkları bertaraf etmek, çevresel etkileri azaltmak, iş gücünü verimli hale getirmek ve sürdürülebilir ekonomiler yaratmak için bu akışı tersine çevirmek mümkün müdür?

Ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği ile bu yazının tam metnini okuyabilirsiniz.
Hesap Oluştur

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.