H&M group Sürdürülebilirlik Performansı Raporu 2019 Açıklandı

Bugün H&M group Sürdürülebilirlik Performansı Raporu 2019 yayınlandı. Şirket, döngüsel ve iklim pozitif modayı yaratırken aynı zamanda adil ve eşitlikçi bir şirket oluşuna dair gösterdiği gelişimlerinin altını çiziyor.

“2019’da gerçekleştirdiğimiz tüm gelişmeler adına gururluyum. İleriye baktığım zaman sadece sektörümüzün değil, dünyanın tamamının hızlı bir şekilde değişmeye devam edeceğini görüyorum. Bu 2020 yılı sadece şirketleri ve toplumları değil tüm dünyayı zorlayan COVID-19’un yayılmasıyla başladı. Eminim ki, sürdürülebilirliğe dair, her zaman sahip olduğumuz ve sahip olmaya devam edeceğimiz uzun vadeli vizyonumuz, eskisinden daha da fazla, tüm zorlukları atlatmamızda oldukça önemli bir rol oynayacak. Döngüsel ekonomiye ve sürdürülebilir tüketime dair olan yolculuğumuzla eş zamanda iş olanaklarına dair refah sağlamamız her zamankinden daha da mühim olacak. Bu rapor dünyanın her yerinde bulunan ve her gün modanın geleceğini değiştirmek için uğraşan ekip arkadaşlarımızın gösterdikleri çabanın bir özetidir.” diyor Anna Gedda, H&M group Sürdürülebilirlik Başkanı.

2019’dan bazı önemli notlar:

  • Geri dönüştürülmüş veya diğer sürdürülebilir tedarikli pamukta %97 seviyesini yakaladık ve 2020 sonrasındaki koleksiyonlarımız için alışılagelmiş pamuğu kullanmayacağız.
  • Materyallerimizde geri dönüştürülmüş veya daha sürdürülebilir kaynaklardan tedarik oranlarında %57 seviyesini de yakaladık ve 2030 hedefimiz olan %100 seviyesine ulaşmak için gerekli adımları atmaya başladık.
  • Şirketten şirkete (B2B) servisimiz Treadler’ı devreye alıyoruz. Treadler tekstil ve kumaş tedarikçilerinin H&M group üretim zincirine girişini sağlarken, firmaların sürdürülebilir sosyal ve çevreci değişimleri kendi katma değer zincirlerine daha hızlı adapte etmelerine olanak sağlamaktadır.
  • Döngüsel iş modellerini inceledik ve talep bazlı, özelleştirme, onarım, kiralama, yenileme, ticari ve yeniden kullanılabilir paketleme gibi çeşitli döngüsel girişimler başlattık.
  • Döngüsel Yenilik Laboratuvarımız, Infinited Fiber firmasının geri dönüştürülmüş pamuk tekstil ürünlerinden yaptığı selülozik lif gibi yeni sürdürülebilir materyalleri ve Re:newcell firmasının devrimsel anlamda ilk kez yapılan kimyasal geri dönüştürülmüş materyali Circulose’ un 2020 başlarında bu devrimsel teknoloji ile ilk ürününü sunmasında öncülük etti.
  • CDP’nin prestijli İklimde A-listesi’ne iklim değişikliğine karşı öncü faaliyetlerimiz sebebiyle katılmayı hak kazandık.
  • Viskoz ve insan yapımı selülozik lifli ürün tedarikçilerinin haritalanması ve belirlenmesi çalışmalarına başladık ve Değişen Pazarın yol haritasında sorumlu viskoz tedarikçilerinin belirlenmesinde öncü rol üstlenici olarak sınıflandırıldık.
  • 600’ ü aşkın tedarikçimiz ile tekstil ve deri tedarik zincirimizin %100’ü Sıfır Zararlı Kimyasal Atık Programına dahil oldular.
  • 900.000 tedarik zinciri çalışanı geliştirilmiş ücret yönetim sisteminden faydalandı ve 1.1 milyonu aşkın çalışana endüstriyel ilişki ve işyeri diyalog programları tarafından ulaşıldı.

2018’e nazaran 40% artışla- 29,005 ton kıyafet topladık, yıllık hedefimiz olan 25,000 tonluk hedefimize bir sene evvel ulaşmış olduk.

Karaca’dan Sağlık Çalışanlarına Destek Geldi

Textured white crumpled sheets
Horizontal version of textured white crumpled sheets

Karaca Grup, Korona virüs salgınına karşı mücadeleye destek için Türkiye’deki tüm devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerine çarşaf ve yastık kılıfı yaptırdı.

Dünyayı etkisi altına alan Korona Virüs (Covid-19 )’le mücadeleye karşı önemli bir destek de Karaca Grup’tan geldi. Karaca Grup, Türkiye’deki tüm devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerindeki yataklar için çarşaf ve yastık kılıfı yaptırdıklarını açıkladı.

Ülkemizde de ölümlere yol açan Covid– 19 salgınının ortaya çıkarttığı olumsuzlukların önüne geçilebilmesi için Karaca Grup, devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerindeki yetişkin yatakları için çarşaf ve yastık kılıfı yaptırarak destekte bulundu. Karaca Grup’tan yapılan açıklama şöyle: “Karaca ailesi olarak; dünyada ve ülkemizde yaşanan bu zor dönemde, birlik ve beraberlik ruhu ile dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu biliyor ve bu mücadelemizde haftalardır kahramanca durmaksızın çalışan başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımıza gönülden teşekkür ediyoruz. Biz de üzerimize düşen görevi yerine getirmek ve ülkemize destek olmak adına; Türkiye’deki tüm devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerindeki yetişkin yataklarına çarşaf ve yastık kılıfı yaptırarak sağlık çalışanlarımızın ve milletimizin yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Millet olarak, bu zor günleri de elbirliğiyle, sevgiyle atlatacağız.”

İKMİB Tarafından 100 Bin Litre Dezenfektan Teslimi Yapıldı

TİM’in Üretim Seferberliğinde Dezenfektanlar Teslim Edildi İKMİB TARAFINDAN 100 BİN LİTRE DEZENFEKTAN TESLİMİ YAPILDI

Türkiye İhracatçılar Meclisi öncülüğünde 61 ihracatçı birliğiyle başlatılan milli ve yerli üretim seferberliği kapsamında 1 milyon adet maske ve 100 bin litre dezenfektan üretilerek kamu hastanelerinin ihtiyacına sunuluyor. Bu kapsamda hızla hareket eden İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından 100 bin litre dezenfektanın teslimatı gerçekleştirildi.

İKMİB üyesi üretici ve ihracatçı firmalardan sağlanan dezenfektanlar, Sağlık Bakanlığı yanı sıra, İstanbul Üniversitesi Çapa Hastanesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi ve Türk Kızılayı’na teslim edildi.

Tüm insanlığı tehdit eden ve pek çok yönden yıkıcı sonuçlar doğuran COVID-19 salgınıyla mücadelede, yaşamın her alanına dokunan kimya sektörünün de hayati önem taşıdığını vurgulayan İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Ülke olarak zor günlerden geçtiğimiz bu süreçte; Türkiye’nin ihracattaki ikinci büyük sektörü olan kimya sektörünün birliği İKMİB olarak “ÖNCE SAĞLIK” anlayışıyla hareket ederek sorumluluğumuz gereği vatani bir görev daha üstlendik. İlk günden beri, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sağlık Bakanlığımız, Bakanlıklarımız ile Bilim Kurulumuzun aldığı kararlar ve tedbirler doğrultusunda, hızla sağlık sektörümüzün ihtiyaçlarını karşılamak için TİM’in öncülüğünde yeni bir üretim seferberliği başlattık. Gece gündüz demeden özveriyle çalışan tüm hekimlerimiz ve sağlık personelimiz için dezenfektan ve temizlik malzemeleri başta olmak üzere gerekli olan her türlü kimyasalların tedariğini İKMİB olarak sağlayacağımızı söyledik. Bu kapsamda, 100 bin litre dezenfektan ürününü Sağlık Bakanlığımız başta olmak üzere, İstanbul Üniversitesi Çapa Hastanesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi ve Türk Kızılayı’na teslim ettik” dedi.

Tüm dünyada yaşanan bu zorlu süreçte İKMİB olarak imkanlarını hastanelerin kimyasal ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaya karar verdiklerini belirten Pelister; “Birlik Başkanı ve ihracat yapan bir sanayici olarak ben de ihracatçılarımızın sıkıntılarını anlıyorum. Ama ülkemizde bir ateş varken bu ateşi söndürecek ürünleri ülkemizde kullanmamız çok önemli. Devletimizle tek vücut olarak, resmi makamlarımızın uyarılarını dikkate alıp, taleplerini harfiyen yerine getirmemiz gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu süreç bittiğinde açıklarımızı kapatmak, ihracatımızı artırmak ve ülkemizin ekonomisinin gelişmesi için daha çok çalışacağız. TİM Başkanımız Sayın İsmail Gülle’ye üretim seferberliği konusundaki katkılarından dolayı da çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

Aylık 2,5 milyon litre dezenfektan üretme kapasitesi var

Dezenfektan üretiminde etil alkol kullanıldığını belirten Pelister, “İKMİB olarak girişimlerimiz sonucunda, sektörümüzün etil alkol ihtiyacının şeker fabrikalarındaki melastan üretilen biyoetanolün akaryakıtta %3 oranına kullanımı yerine, dezenfektan ve kolonya üretimine yönlendirilmesi konusunda önemli bir katkımız oldu. Bununla birlikte, alkol ithalatındaki gümrükte yaşanan sıkıntıların minimize edilmesi gerekiyor. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (TAPDK) alınan alkol ithalat izin süreçlerinin ve yurt içindeki firmalarımızın şeker fabrikalarından etil alkolün alınması ile ilgili izin süreçlerinin hızlandırılması, dezenfektan üretimin yapılabilmesi için çok önemli. Aylık 2,5 milyon litre dezenfektan üretme kapasitemiz bulunuyor. Bu kapasiteyi de şu an tam olarak kullanmamız gerekiyor. Hammadde ve ambalaj malzemelerinin tedariğinde tüm engellerin kalkması gerekiyor” dedi.

 

Dezenfektan alırken bunlara dikkat edin

Piyasada onlarca farklı dezenfektan ve merdiven altı üretim olduğunun da altını çizen Adil Pelister dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı;

 

  • Dezenfektan ve maske gibi ürünlerin mutlaka güvenilir yerlerden alınması ve ürün takip sistemi (ÜTS) kaydı var mı diye kontrol edilmesi gerekiyor.
  • Dezenfektan ürünlerin üzerinde etikette, Sağlık Bakanlığı’ndan alınmış ruhsatın tarihi ve numarası mutlaka olması gerekiyor.
  • Üretim yeriyle beraber firmanın açık adresinin olması gerekiyor.
  • Tüketiciler dezenfektan şişelerinin üzerinde yazılı bulunan adresleri arayıp kontrol edebilirler.
  • Özellikle ruhsatının sorulması yani üretim izni olup olmadığının sorulması gerekiyor.
  • El temizleyecek ürünlerde antiseptik olması gerekiyor.
  • Bu ürünler belli bir fiyat politikası üstünden satılmaktadır, çok ucuz dezenfektan ürünleri tercih edilmemeli

Bazı ucuz ürünler ciltte alerji, dökülme, aşınma ve kızarıklık gibi problemlere de neden olabilir.

Mart’ta Koronavirüse Rağmen İhracat Pazarları Büyüdü

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), mart ayı ihracat rakamlarını açıkladı. Türkiye’nin ihracatı 2020 yılı mart ayında 13 milyar 426 milyon dolar oldu.

TİM Başkanı İsmail Gülle, “Ülkemiz, ihracatçısının proaktif gücüyle dünya ekonomisini durma noktasına getiren koronavirüse karşı iyi bir sınav verdi. Çin, Almanya ve İtalya gibi birçok ihracatçı ülkenin aksine ihracatçı sayımız artarken, pazarlarımızı da genişletmeyi başardık. Küresel ekonomik koşullardaki beklentilerde bu denli zorlu bir tabloya rağmen, önceki deneyimlerimizden hareketle Türk ekonomisinin şoklara dayanıklı olduğuna ve Türk ihracatçısının da bu süreçten güçlenerek çıkacağına dair inancımız tamdır. 2020 ve sonrası için hedeflerimizin arkasındayız. Yolumuza devam edeceğiz. İnanıyoruz ki, salgının sona ermesinin ardından ihracatçılarımız yaşanan bu kaybı ciddi manada telafi edecek; ihracatta Türkiye’nin küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunun tescillenmesiyle yeni rekorlara imza atmayı kaldığı yerden sürdürecektir” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), mart ayı geçici dış ticaret verilerini açıkladı. Mart ayında ihracat, Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre yüzde 17,8 düşüşle 13 milyar 426 milyon dolar oldu. Son 12 aylık ihracat ise 179 milyar 98 milyon dolara ulaştı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının etkisiyle şubat ayından itibaren birçok ülkenin gerek ithalatında gerekse ihracatında düşüş yaşandığına dikkat çeken TİM Başkanı İsmail Gülle, “Mart ayı ihracat rakamlarımız, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının küresel ticaret üzerinde beklenen etkilerini gözlemlediğimiz bir tabloya işaret etmektedir.2020 yılının üçüncü ayında, koronavirüs salgınının merkezinin en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’ne kayması, Dünya genelinde gözlenen talep şoku ve tedarik zincirindeki kırılmaların etkisini, güçlü bir şekilde küresel ticaret üzerinde gözlemlemeye başladık ve ihracatımız da bu tablodan doğal olarak etkilendi. Türkiye ihracatçısının proaktif gücüyle dünya ekonomisini durma noktasına getiren koronavirüse karşı iyi bir sınav verdi. Çin, Almanya ve İtalya gibi birçok ihracatçı ülkenin aksine ihracatçı sayımız artarken, pazarlarımızı genişletmeyi başardık. Firmalarımıza küresel ticarette bugün yaşanan olağanüstü gelişme ve koşullara rağmen ihracattan vazgeçmemeleri hasebiyle teşekkür ediyor ve tebrik ediyorum” dedi.

Küresel virüs salgınının dünya ekonomisi ve küresel ticarete yönelik öngörüleri tümüyle değiştirdiğini hatırlatan Gülle, sözlerini şöyle sürdürdü: “Küresel ekonomik koşullardaki beklentilerde bu denli zorlu bir tabloya rağmen, önceki deneyimlerimizden hareketle Türk ekonomisinin şoklara dayanıklı olduğuna ve Türk ihracatçısının da bu süreçten güçlenerek çıkacağına dair inancımız tamdır. 2020 ve sonrası için hedeflerimizin arkasındayız. Yolumuza devam edeceğiz. İnanıyoruz ki, salgının sona ermesinin ardından ihracatçılarımız yaşanan bu kaybı ciddi manada telafi edecek; ihracatta Türkiye’nin küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunun tescillenmesiyle yeni rekorlara imza atmayı kaldığı yerden sürdürecektir.”

Hükümetimiz ihracatçımızın bağışıklık sistemini güçlü kılacak adımlar atmıştır

TİM Başkanı, 1929 Büyük Buhranı’ndan bu yana gerçekleşen en ciddi küresel krizle karşı karşıya olunduğunu vurgulayarak “ Şu ana kadar virüsten en çok etkilenen ülkeler dönemsel olarak değişiklikler gösterdi. Başta Çin’de vuku bulan virüs, zamanla merkezini değiştirerek farklı coğrafyalara oldukça hızlı bir şekilde yayıldı. Pek çok komşusunda vaka sayıları azımsanmayacak seviyelerdeyken ülkemiz, aldığı ciddi ve etkili tedbirlerle bu süreçte örnek gösterilen ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemiz, ilk andan itibaren tehdidi ciddiyetle ele alarak sosyal ve ekonomik her alanda gerekli tüm tedbirleri almış, başta Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımız olmak üzere hükümetimiz, ihracatçılar olarak bizlerin de

bu süreci hasarsız atlatabilmesi adına talep ve önerilerimizi dikkate alarak ihracatçımızın ve iş dünyamızın bağışıklık sistemini güçlü kılacak tez adımlar atmıştır. Bakanlığımızın hızlı ve proaktif önlemleri sayesinde, yaşanan bu sürecin ihracatımıza etkisinin sınırlı tutulması adına

başlatılan ‘Temassız İhracat’ uygulamasıyla birlikte en olağanüstü durumlarda dahi ihracatımızın önündeki engellerin kaldırılması sağlanmıştır. Bu bağlamda, küresel virüs salgınıyla mücadele adına yürütülen ‘Şeffaf’ ve ‘Akılcı’ politikalar dolayısıyla, Sağlık Bakanlığımıza ve Türkiye’nin ihracatının sürdürülebilirliği adına tüm gümrük ve lojistik süreçlerinin aksamaması hususunda gecesini gündüzüne katarak çalışan Ticaret Bakanlığımıza, bu önemli süreci dünyaya örnek teşkil edecek bir özveriyle yürütmelerinden dolayı Türkiye İhracatçılar Meclisi adına şükranlarımı ifade ediyorum” dedi.

Yerli üretim ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’nin gerçekleşmesinde kilit rolü oynayacak

Küresel virüs salgınını Türkiye’nin en güçlü şekilde atlatması adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyası’na 61 İhracatçı Birliği ile 15 Milyon TL’lik bir destekle katıldıklarını ifade eden Gülle, “Biz bize yeteriz’ diyor, başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere vatandaşlarımızın bu virüs salgınıyla mücadelesine her türlü katkıyı sağlamak adına ihracatımızın vazgeçilmez gücü fabrikalarımızı seferber etmiş bulunuyoruz. Bazı sektörlerimizde yerli ve milli üretimimizin, ithal ürünlerin ucuz fiyatı sebebiyle ani küresel talep artışlarında zorlanması neticesiyle gördük ki; maliyet olarak dezavantajlı olsak da bazı kilit ürünleri kendi imkanlarımızla üretmemiz gerekiyor. İnanıyoruz ki bu dezavantaj, gerçekleştireceğimiz inovatif çalışmalarla beraber ortadan kalkacak ve yerli üretim ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’ nin gerçekleşmesinde kilit rolü oynayacak. TİM ve bünyesindeki 61 ihracatçı birliğinin bu kapsamda, günde 1 milyondan 2 milyona, ilk etapta ayda 40 milyona ulaşması hedeflenen maske ve ayda 2 milyondan başlayarak milyonlarca litre dezenfektan üretimi ile ilgili seferberliğinin özü de bu. 95 bini aşkın ihracatçının yek vücut olduğu TİM ailesi olarak ülkemizin bu zorlu süreci hasar almadan atlatması adına elimizi taşın altına koymaktan çekinmiyoruz” şeklinde konuştu.

Mart’ta 1335 firma ihracat ailesine katıldı

Mart ayı ihracatına ilişkin detaylara değinen TİM Başkanı Gülle, şu bilgileri verdi: “Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceği açısından vazgeçilmez bir sacayağı olduğu perçinlenmiş olan ihracatımıza yönelik farkındalık ve TİM olarak ülkemizin her noktasında yürüttüğümüz KOBİ ihracat Seferberliği eğitimlerimizin en net sonucu olarak; mart ayında ihracat ailemize 1.335 firmamızın katıldığını bildirmekten memnuniyet duyuyorum. İhracata yeni başlayan bu firmalarımız mart ayında 61,3 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Firma özelinde bakıldığında, mart ayı içerisinde toplam 35.910 firmamız ihracat gerçekleştirdi.”

83 ülkeye ihracat 512 milyon dolar arttı

Türkiye küresel ticaretteki olumsuz tabloya rağmen mart ayında 83 ülkeye ihracatını 512 milyon dolar artırmayı başardı. Bu 83 ülkenin 62’sinde artış yüzde 10’un, 28’inde ise yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşti. Bu ülkeler arasında, geçtiğimiz yılın mart ayına göre 15,2 milyon dolar ihracat artışıyla Cibuti, 15,1 milyon dolar ihracat artışıyla Gana ve 14,1 milyon dolar ihracat artışıyla Umman dikkat çekti.

Otomotiv sektörü liderliği sürdürdü

Mart ayının lideri, 2,62 milyar dolarlık ihracat ile Otomotiv sektörü oldu. Otomotivi 1 milyar 554 milyon dolar ihracat ile Kimyevi Maddeler ve 1 milyar 215 milyon dolar ile Hazırgiyim ve Konfeksiyon sektörleri takip etti. Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre Otomotiv sektöründe yüzde 28,5, Hazırgiyim ve Konfeksiyon sektöründe yüzde 27,4, Kimyevi Maddeler sektöründe yüzde 15,4 oranında düşüş gerçekleşti.Mart ayının en güçlü performansına imza atanlar ise yüzde 53,3 artışla 209 milyon dolar ihracata ulaşan Fındık ve Mamulleri, yüzde 26,9 artışla 162 milyon dolara ulaşan Meyve Sebze Mamulleri ve yüzde 24,6 artışla 179 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Yaş Meyve ve Sebze sektörleri oldu.

AB’nin ihracattaki payı yüzde 46,2’ye yükseldi

Mart ayında ihracatçılar, ülkemizin bayrağını 205 ülke ve bölgede dalgalandırmayı başardı. En çok ihracat gerçekleştirilen ilk 3 ülke ise 1,3 milyar dolar ile Almanya, 880 milyon dolar ile ABD ve 802 milyon dolar ile Birleşik Krallık oldu. İlk 10 ülkenin ihracattaki payı yüzde 46,2 olurken, ilk 20 ülkede bu pay yüzde 64,8’e yükseldi.ABD, Almanya, Birleşik Krallık, İspanya ve Fransa’nın da yer aldığı tam 20 ülkeye her sektör ihracat gerçekleştirmeyi başardı. En büyük pazar olan Avrupa Birliği’nin ihracattaki payı 6,2 milyar dolarlık bir hacim ile yüzde 46,2 seviyesine yükseldi.

En dikkat çekici ihracat artışı Kastamonu’da yaşandı

İllerin ihracatına bakıldığında; mart ayında 25 il ihracatını artırdı. En çok ihracat gerçekleştiren ilk 3 il sırasıyla; 5 milyar 268 milyon dolarla İstanbul, 1 milyar 98 milyon dolarla Bursa ve 1 milyar 88 milyon dolarla Kocaeli oldu. En dikkat çekici artışlar ise; yüzde 184 artışla 17,9 milyon dolar ihracata imza atan Kastamonu, yüzde 98 artışla 43,5 milyon dolara ulaşan Düzce ve yüzde 65 artışla 22,5 milyon dolar ihracat yapan Giresun’da yaşandı. Düzce’de Fındık ve Mamulleri sektörü ihracatını 184 kat artırırken, Mardin’de Makine sektörü ihracatını 3,4 katına çıkarttı.İzmir’de Hububat sektörünün ihracatını yüzde 130 artırdığı, Ankara’da ise Hazırgiyim sektörünün ihracat artışının yüzde 98’i bulduğu görüldü.

177 ülkeye 4,6 milyar TL ile ihracat yapıldı

Ay boyunca 177 ülkeye ihracatta TL kullanıldı, toplam rakam 4,6 milyar TL oldu. 5789 firma mart ayında beyannamelerinde Türk Lirasını tercih etti.

Paritenin olumsuz etkisi 131,3 milyon dolar oldu

Miktar bazında ihracat ise martta yüzde 1,2 düşüşle 12,6 milyon ton olarak gerçekleşti. Son olarak, mart ayında Euro dolar paritesinin etkisi negatif yönlü 131,3 milyon dolar oldu.

Türkiye Perakendeciler Federasyonu Tüketicileri Alışveriş Saatleri Konusunda Uyardı

Türkiye Perakendeciler Federasyonu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkilerini gösteren Koronavirüs (Covid-19) salgını süresince tüketicilerin market alışverişlerini daha rahat şekilde gerçekleştirmeleri için uyarıda bulundu. Türkiye’nin 81 ilinde yer alan yerel marketlerde gerçekleştirilen alışverişlerin saat 16.00-20.00 arasında yoğunlaştığı belirtilirken, hem tüketicilerin ve çalışanların sosyal mesafeyi koruyabilmeleri, hem de market çalışanlarının devamlı olarak hijyenik ortam yapısını sağlayabilmeleri açısından yoğunluğa mahal verilmemesi adına, alışverişlerin günün farklı saatlerine yayılarak gerçekleştirilebileceği hatırlatıldı.

Türkiye Perakendeciler Federasyonu, Koronavirüs salgınına karşı Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu tarafından önerilen tedbirleri uygulayarak, Türkiye’nin dört bir yanındaki üyeleriyle beraber mücadeleye destek olmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Bu anlamda tüm market çalışanlarına maske kullanımını ve 10.00-20.00 saatleri arasında hizmet verilmesini tavsiye eden Federasyon yönetimi halkın en sağlıklı ve verimli şekilde market alışverişlerini gerçekleştirebilmesi için yeni önerilerde bulunuyor. Buna göre genel tüketici eğilimi olarak 16.00-20.00 saatleri arasında gerçekleştirildiği görülen market alışverişlerinin, hem tüketicilerin ve çalışanların sosyal mesafeyi koruyabilmeleri, hem market çalışanlarının devamlı olarak hijyenik ortam yapısını sağlamaları açısından yoğunluğa mahal verilmemesi adına, alışverişlerin sabah saatlerinden itibaren günün farklı saatlerine yayılarak gerçekleştirilmesini salık verildi.

 

Türkiye Perakendeciler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Düzgün yaptığı açıklamada, ’81 ilimizdeki yerel marketlerimizde, koronavirüs salgın sebepli zor şartlar altında çalışan tüm üyelerimiz ve çalışma arkadaşlarımız hizmet anlamında bir destan yazıyor. Kendilerine ne kadar teşekkür etsek az. Bu dönemde hem halkımızın hem de çalışanlarımızın sağlıklarını göz önüne alarak bir dizi önlem alarak tavsiyelerde bulunduk. Son dönemde üyelerimizden aldığımız bilgilere göre halkımız alışverişlerini 16.00-20.00 saatleri arasında gerçekleştiriyor. Hepimizin bildiği üzere bu dönemde alınan önlemlerin en başta geleni sosyal mesafeyi korumaktır. Biz de hem bu önlemi daha yaygın şekilde uygulayabilmek hem de marketlerimizin dezenfektasyon işlemlerinin sürekliliğinin sonuç olarak halkımıza en sağlıklı alışveriş ortamını sağlayabilmek için kendilerine alışverişlerini akşamüstü saatlerinden çok günün farklı saatlerinde gerçekleştirmelerini tavsiye ediyoruz. Bu şekilde her anlamda sosyal mesafemizi koruyabileceğimize ve bu dönemi en kısa sürede atlatarak normal şartlara geri dönebilmeyi umuyoruz’ dedi.

Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun Türkiye’nin dört bir yanındaki üyesi yerel marketler, tüm Türkiye’de her gün milyonlarca müşterisini ağırlıyor.

Unilever’den Sağlık Çalışanlarına 10 Milyon Bardak Çay ve 1,7 Milyon Kâse Çorba

Uluslararası çapta koronavirüs (Covid-19) pandemisine karşı yapılan çalışmaları destekleyen Unilever, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülen mücadeleye, Domestos’un ardından Lipton ve Knorr markalarıyla da katkı sunmaya devam ediyor. Bu kapsamdaki desteklerine ilk olarak Sağlık Bakanlığı’na 12 TIR dolusu 230 ton Domestos çamaşır suyu bağışıyla başlayan Unilever, şimdi de 81 ildeki kamu hastanelerine, 16 ton Lipton siyah çay ve bitki çayı ile 30 ton Knorr çorba gönderiyor.

Unilever Türkiye, Rusya, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya Dondurma, İçecek ve Gıda Kategorilerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Özgür Kölükfakı, “Gıda ve hijyen ürünleri üreten bir firma olarak, dünyanın daha önce deneyimlemediği böyle zor bir dönemde, topluma karşı sorumluluğumuzun her zamankinden çok daha büyük olduğunun farkındayız. Sağlık Bakanlığımızın öncülüğünde Türkiye genelinde yürütülen mücadeleye desteğimizi, Domestos’un ardından Lipton ve Knorr markalarımızla da sürdürüyoruz. Sosyal fayda sağlamayı her zaman amaç olarak benimseyen bu iki markamızla, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü’nün rehberliğinde ihtiyaç belirlenen kamu hastanelerine dağıtılmak üzere, 10 milyon bardağa karşılık gelen 16 ton siyah çay ve bitki çayı ile 1,7 milyon kâseye denk gelen 30 ton çorba gönderiyoruz. Ayrıca yine bu süreçte fabrikalarımızda, en üst seviye güvenlik önlemleri altında, artan ihtiyaçlara yönelik üretimi yetiştirmek amacıyla gayret ve özveriyle çalışan ve ürünlerimizi tüketicilerimize ulaştırmak için satış operasyonunda kahramanca görev yapan tüm arkadaşlarımıza da gönülden teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

Türkiye’de Firmalar Salgına Hazırlıksız

Lider küresel insan kaynakları ve yönetim danışmanlığı firması Mercer Türkiye, tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgınıyla ilgili Türkiye’deki firmaların aldığı önlemleri inceledi. ‘COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ’ sonuçlarına göre; firmaların yüzde 99’u virüsü salgını nedeniyle endişeli. Firmaların yüzde 77’si ofis veya üretim tesislerini geçici süreyle kapatırken, yüzde 23’ünün henüz bir kapatma planı yok ve durumu gözlemliyor.

Firmaların değişen iş gücünün sağlık, varlık ve kariyer alanlarındaki ihtiyaçlarını yönetmeleri için çözümler sunan ve danışmanlık veren Mercer’ın ‘COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ, salgının iş dünyasında yarattığı endişeyi gözler önüne serdi. Mart ayında gerçekleştirilen araştırmaya göre; firmaların yüzde 45,4’ünün salgın hastalık durumu için daha önceden hazırlanmış iş sürekliliği planı yok. Firmaların yüzde 54,6’sı ise önceden bir plana sahip veya planlarını uygulamaya başlamış durumda.

COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ, 138’i global ve 61’i yerel olmak üzere 199 firmanın katılımıyla gerçekleşti. Çalışanlarını belli lokasyonlarda ya da ülke genelinde evden çalışma konusunda destekleyen firmaların oranı yüzde 76,4. Üretimleri devam ettiği için, üretim olan tesislerinde çalışmaya devam eden firmaların oranı ise yüzde 6. Firmaların yüzde 77’si ofis veya üretim tesislerini geçici süreyle kapadığını açıklarken, yüzde 23’ünün henüz bir kapatma planı yok ve durumu gözlemliyor. Tesis ya da ofisin kapanması durumunda, firmaların yüzde 98,8’i firmanın teknik altyapısı ve çalışanın rolü evden çalışmaya uygunsa evden çalıştırıyor. Burada istisna olan çalışan grupları ve sektörler ise ağırlıklı olarak hızlı tüketim ürünlerinde (FMCG) sahada çalışanlar ile Medikal Cihaz sektöründe teknik destek ve mühendislik rolleri. Otomotiv sektörünün büyük bir bölümü ise Mart ayı ortalarından itibaren üretimlerini durdurdu.

Seyahatler yasaklandı, çalışanlar düzenli olarak bilgilendiriyor

COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ’ne göre; firmalar önlem olarak bazı uygulamaları hızlıca devreye soktu. Firmaların yüzde 94,5’u COVID-19 vakalarının görüldüğü bölgelere yapılacak zorunlu olmayan seyahatleri iptal etti. Yüzde 93,5’u çalışanlarıyla düzenli iletişim sağladı ve onları bilgilendirdi. Yüzde 87,9’u iş yerinde el dezenfektanı dağıtırken, yüzde 85,9’u evden çalışma esnekliği sağladı. Yüzde 84,4’ü salgından etkilenen bölgelere seyahat etmiş çalışanların evde karantinada kalmalarını talep ederken, yüzde 55,3’ü çalışanlarına maske dağıttı. Düzenli ateş ölçümü gerçekleştiren firmaların oranı yüzde 42,4 iken, yüzde 39,7 ise çalışanları bilgilendirmek adına kurum içi ağ sayfası oluşturdu. Özel esnek çalışma saatleri uygulamasına geçen firmaların oranı ise, yüzde 26,6. Firmaların aldığı diğer önlemler arasında; çalışanlar için düzenlenmiş vardiyalı çalışma saatleri uygulama, çalışanlar için destek planlarını teşvik etmek, evde bakım sorumluluğu olan bireylere yardım amaçlı destek/yan haklar sağlamak dikkat çekiyor. Dijital sağlık gibi seçenekler ile çalışanların salgın harici hastanelerde bulunmalarını önlemek, çalışanların durumunu için firma içinde anketler hazırlamak ve geri bildirim toplamak, çalışmanın askıya alınması için çalışanlara ücretsiz izin önermek, alternatif eczanelerin yer aldığı bilgilendirme mailleri iletmek ve hastanede yatanlar için nakit ödenekler sağlamak da alınan diğer önlemler olarak gözlemleniyor.

Salgına karşı alınan aksiyonlarda farklılaşan uygulamalar ise şöyle:

  • Hızlı Tüketim Ürünleri (FMCG) sektöründe mart ayı itibariyle ilk çeyrek hedeflerinin yüzde 100 gerçekleşmiş kabul edilmesinin yanı sıra Mart ayı maaşlarının yarısının erken yatırılması
  • Hızlı Tüketim Ürünleri sektöründe çalışanların adreslerine hijyen ürünlerinden oluşan paketlerin gönderilmesi
  • Yemekhanesi olan ve uzaktan çalışma uygulamasına geçen şirketlerde yemek ücretlerinin, evden çalışma süreleri boyunca ay sonu maaşlarına yansıtılması
  • Saha çalışan roller için market hediye çeki uygulaması
  • Uzaktan çalışan roller için (fatura edilmesi halinde) mobil internet aşım ücretlerinin karşılanması,
  • Çevrimiçi uygulamalar üzerinden etkileşimi attırarak, doğum günü kutlamalarına devam edilmesi, mesai saatleri öncesine isteyenler için spor/yoga saati eklenmesi, çocuk sahibi çalışanlar için akşamları masal saati uygulamasına başlanması, çevrimiçi psikolojik danışmanlık desteğinin sağlanması, Üst yönetim seviyesinde haftalık motivasyon toplantılarının yapılması.

Firmaların yüzde 4,5’u ücret artışlarını durdurdu

Araştırmanın sonuçlarına göre; yüzde 95,5’i ücret artışlarında bir durdurma kararı almazken, yüzde 4,5 oranında firma bu kararı almış durumda. Bonus ödemelerde ise, firmaların sadece yüzde 2,5’u ödemeleri durdurdu.

Salgınla beraber firmaların çalışanlarına sağladığı ödenek ve yan haklar arasında ise, toplu taşıma kullanmaması için, çalışanların taksi ücretinin karşılanması, avans ödemesi uygulaması, mobil sağlık hizmeti, erken maaş ödemesi ve ödünç para alma kolaylığı en çok tercih edilenler arasında bulunuyor. Malzeme tedariği sağlama sıkıntısı yaşanabilecek saha çalışanlarına, koruyucu malzeme ve dezenfektan alımı için ödenek verilmesi, 30 günlük ücretli izin hakkı, toplu taşıma kullanmaması için çalışanların kendi araçlarıyla gelmesini teşvik etmek adına; otopark ve benzin masrafını karşılamak, ayrıca aracı olmayanlara transfer sağlamak, öğlen yemekleri firmada verilemediği için, evden çalışma yapan çalışanlara belirli bir miktar yemek ücret ödeneği de sağlanan yan haklar arasında yer alıyor.

Firmaların yüzde 29’u expatlarını tahliye kararı aldı

Yaşanan salgının ardından firmaların yüzde 29’u expatlarını ve ailelerini etkilenmiş lokasyonlardan tahliye etme kararı almışken, yüzde 71’inin ise böyle bir kararı yok ve süreci yakından izliyor. Firmaların yüzde 97’sinde tüm seyahatler askıya alınmış durumda ve yüzde 72,6’sı ise kısa süreli iş seyahatine çıkan çalışanlarını geri çağırmış durumda.

Firmaların yüzde 93’ü COVID-19 vakalarının görüldüğü bölgelere seyahatlerin akabinde 14 gün süreyle karantina uyguluyor. Sadece yüzde 8’lik bir oranında herhangi bir karantina uygulaması gerçekleştirilmemiş.

Dinçer Güleyin: “Yeni senaryoda yaşamayı öğreniyoruz”

İş sürekliliği planı çerçevesinde firmalarda ağırlıklı olarak deprem ve ekonomik krize karşın tedbirlerin daha ön planda olduğuna dikkat çeken Mercer Türkiye CEO’su Dinçer Güleyin, “Yaşanan pandeminin birçok firmayı hazırlıksız yakaladığı aşikar. İş Sürekliliği Planı, deprem ve diğer afet hazırlıkları kapsamında çalışanların evde kalmasından ziyade evlerinin dışında kalması durumuna göre hazırlıklar içeriyor. Önümüzdeki yıllarda pandemi ve salgın hastalıklarla ilgili hazırlıkların da ağırlık olarak bu planlarda yer alacağını öngörüyoruz. Hepimiz bu yeni senaryoda yaşamayı öğreniyoruz ve muhtemelen asla aynı olmayacağız. Uzaktan çalışmaya istekli olanlar gerçekten geliştiklerini görecekler. Buna uyum sağlamada zorlananlar ise yeni bir perspektif geliştirmek zorunda kalacaklar” dedi.

Prof. Dr. Dilek Teker: Koronavirüs Ezberleri Bozdu

Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Teker son günlerde tüm dünyada ve Türkiye’de endişe ile konuşulan tek konu olan koronavirüs salgınının küresel ekonomiye etkilerini değerlendirdi.

31 Mart 2020 tarihli istatistiklere göre dünya üzerinde yaklaşık 800 bin enfekte olmuş vaka ve 38 bin üzerinde ölüm gerçekleşmiş durumda. Bu sayılar her gün artarak değişiyor. Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Teker, salgının dünyada yaratacağı ekonomik sonuçlara ilişkin değerlendirmelerini paylaştı. Prof. Dr. Dilek Teker, salgının küresel ekonomide tüm ezberleri bozduğunu kaydederek, hane halkı için daha net tedbirlerin alınması gerektiğini vurguladı.

Daha net yaptırımlar ortaya konulmalı

Salgının yayılmasını önleyecek daha net yaptırımların uygulanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Teker, “Korona salgınında toplam vaka sayısında başı çeken ülkeler bazında yüzdesel dağılımı yaklaşık olarak ABD’de %20, İtalya’da %13, İspanya’da %12, Çin’de %10 ve Almanya’da %8. Bu beş ülke, küresel toplam vakaların yaklaşık %63’nü aşmış durumda. Türkiye bu sıralamada 12. sıraya sadece son birkaç günde yükselmiş durumda. Geçtiğimiz hafta günde yüzlü rakamlarla ifade edilen yeni vaka sayıları; bizim ülkemizde de test sayısının artması ile beraber binli sayılara ulaşmış durumda. Her ne kadar sosyal izolasyon çağrıları yapılsa da hem ofisten çalışmak zorunda kalan kesim, hem de henüz olayı ciddiye almayanlar nedeniyle önümüzdeki günlerde daha kötümser bir tablo ortaya konacağı kesin. Bu konuda devletimizin daha net yaptırımları ortaya koymasını diliyoruz.” dedi.

2008’deki küresel krizi çoktan aştı

Salgına bağlı olarak ortaya çıkacak işsizliğe dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Teker, “Olayın sağlık boyutu bir yana, küresel piyasalarda yaptığı ve yapacağı ekonomik tahribatın rakamsal boyutunu tahmin etmek zor olsa da oldukça kısa bir süre içerisinde bu salgının talep ve arz şoku boyutu ve buna bağlı olarak yaşanacak işsizlik çok can yakacaktır. Bu kriz şu sıralar 1929 Büyük Dünya Buhranı ve 2008 küresel kriz ile karşılaştırılmakta. 1929 krizi de aynı 2008 küresel krizinde olduğu gibi finansal piyasalarda yaşanan balonların patlak vermesi ve bireylerin varlık kaybı ile sonuçlanmıştı. Bununla beraber yaşanan finansal kırılganlık, piyasalara güvensizlik ve daralan talebe bağlı olarak küresel boyutta üretim durmuş ve işsizlik baş göstermişti. Şimdiye kadar açıklanan rakamlar ortaya koyuyor ki, bu olay 2008 küresel krizini aşmış durumda. 1929 krizi incelendiğinde, Dünya ticaretinin %60 kadar daraldığı gözlenmekte. Daha önceki krizlerde bu oran %7 ile sınırlı kalmış. Bu istatistikle anladığımız, 1929 krizinin bir buhran olarak kabul edilmesi bir tesadüf değil.” diye konuştu.

Salgın atlatılsa da etkileri devam edecek

Salgın kontrol alınsa da normalleşmenin uzun süreceğini kaydeden Prof. Dr. Dilek Teker, “Daha öncekilerden farklı olarak COVID-19 bir sağlık salgını. Finansal odaklı krizlerde Merkez Bankaları parasal genişleme, varlık alımları ve faizlerde indirime giderek piyasada likidite bolluğu sağlamayı ve talebi arttırarak hem finans hem de reel kesimi normalize etmeyi sağlamıştı. Ancak içinde bulunduğumuz koşullarda tüm devletler vatandaşlarını evde kalmaya yönlendiriyor. Tüketim harcamaları zaruri ihtiyaçlar dışında durdu. Dolayısıyla ekonomik canlılığın en önemli itici güçlerinden biri olan talebin canlanması, hastalık sürecinde zaten teşvik edilmiyor. İşin aslı bu daha uzunca bir süre devam edebilir. Şöyle ki, sağlık örgütleri salgının kontrol alınabilmesi için Haziran ayına işaret etmekte. Bunun oldukça iyimser bir tahmin olduğunu düşünenler bile var. Diyelim ki salgın kontrol altına alındı ve devletler vatandaşlarına rahat olun mesajları vermeye başladı. Bireylerin psikolojileri yine de kısa sürede sokağa rahatlıkla çıkmaya ve tüketmeye yönlenmeyecektir. Dolayısıyla işin talep tarafının normalleşmesi için daha uzunca bir süre var. Öte yandan talep canlanmadan ekonomiyi yeniden hareketlendirmek ve üretimi canlandırmak mümkün değil. Bu da tüm ülkelerde işsizlikte önemli artışlar olacağına işaret etmekte.” dedi.

Açıklanan paketler çare olacak mı?

Koronavirüs salgınına karşı ülkelerin açıkladığı ekonomik paketleri de değerlendiren Prof. Dr. Dilek Teker, “Şu sıralar gözler ülke ekonomilerinin korona salgınının yarattığı ekonomik buhranı aşabilmek için açıklanan paketlere çevrilmiş durumda. Korona paketlerinden birkaçı incelendiğinde; ABD (2 trilyon dolar), Almanya (824 milyar dolar), İngiltere (397 milyar dolar), Fransa (380 milyar dolar), Çin (291 milyar dolar) İspanya (200 milyar dolar), Kanada (107 milyar dolar), İtalya (27.4 milyar dolar) ve Türkiye (15.5 milyar dolar) büyüklüğünde paketler açıkladı. Aslında açıklanan bu paketlerin ekonomik katkılarını daha iyi analiz edebilmek için bu parasal büyüklüklerin, nüfusa ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) oranı ve şüphesiz bu fonların işsizlik yardımı, kredi ya da hibe gibi hangi şartlarda harcanacağı da incelenmeli. Her ne kadar ABD’nin açıkladığı 2 trilyon dolarlık paket başı çekse de, bu paketi nüfusa oranladığınızda kişi başı 1,390 dolarlık bir büyüklüğe işaret etmekte. ABD’de açıklanan paket büyüklüğünün GSYİH’ya oranı ise %9.74. Bu rakamları diğer ülkelerdeki paketler ile karşılaştırdığımızda; Almanya’da açıklanan paket kişi başına 9,842 dolar ve GSYİH’nın %21’i İngiltere’de kişi başına 5,879 dolar Fransa’da 5,672 dolar, İspanya’da 4,254 dolar olurken bu üç ülkede korona mücadele paketlerinin GSYİH’ya oranı yaklaşık %14’tür.” diye konuştu.

Hane halkı için net önlemler alınmalı

Hane halkına yönelik daha net önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Teker, “Öte yandan Türkiye’de 100 milyar TL’lik (yaklaşık 15.5 milyar dolarlık) bir paket açıklanmıştır. Paketin Türkiye’de kişi başına büyüklüğü yaklaşık 184 dolar olup Türkiye’nin GSYİH’a oranı %2 civarındadır. Rakamlardan da görüleceği üzere bu konuda Almanya ekonomik tedbirde açık ara öndedir. Ancak sadece rakamsal büyüklük değil, şüphesiz bu desteklerin hangi alanda ve nasıl kullanılacağı da oldukça önemlidir. Özellikle Almanya, Fransa ve ABD’nin destek paketleri kullanılacak bu fonların hem reel sektör hem de bireylere hibe olarak verileceğinin ve işsizlik fonlarına aktarılacağının altını çizmektedir. Özellikle açıklanan paketlerde hane halkının refahına verilecek pay, ekonomik durgunluğa çözüm olacak en önemli göstergedir. Türkiye açısından irdelendiğinde şirketlerin yakın zamanda daralan ekonomi ve likidite sorunu ile karşı karşıya kalarak ücretsiz izin ya da işten çıkarma yoluna gitmesi muhtemeldir. Dolayısıyla burada devletimizin, sağlığını korumak için çalıştığı vatandaşların aç kalmaması için de proaktif davranması kaçınılmazdır. Şirketlerin borcunu ötelemek birkaç ay sonra tüketimi ve likiditeyi garanti edemez. Bu nedenle konu, mikro düzey destekle başlamalı ve öncelikle işsiz kalacak hane halkı için daha net önlemler açıklanmalıdır.” dedi.

“Evde Kal” Günlerinde Ambalaj Atıkları Evlerde Ayrı Biriktirilmeli

Ambalaj atıklarının geri kazanımı konusunda Türkiye’nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu olan ve 2019 yılı faaliyetleriyle 563 bin 554 ton ambalaj atığının geri dönüştürüldüğünü belgeleyen ÇEVKO Vakfı, zorunlu olmadıkça evlerimizden çıkmamamız gereken bu günlerde, atıkların ayrı biriktirilmesinin ve toplanmasının önemine işaret etti.

Türkiye’nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme) Vakfı, öncülüğünü yaptığı sürdürülebilir geri kazanım sisteminin gelişimi ve ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanmasının artırılması hedefiyle yaptığı çalışmaları 29 yıldır artan bir ivmeyle sürdürüyor.

“ÇEVKO Vakfı 2019’da 563 Bin 554 Ton Ambalaj Atığının Toplanmasına Destek Oldu.”

Yetkilendirilmiş Kuruluş ÇEVKO’nun, 2019 yılı çalışmalarını başarıyla tamamladığını belirten Genel Sekreter Mete İmer, “Geçtimiz yıl 145 belediye ve 56 lisanslı firma ile iş birliği içinde 563 bin 554 ton ambalaj atığının toplatılarak geri dönüştürüldüğünü belgeledik. Böylece bizimle iş birliği yapan 1.785 piyasaya süren, ulaştığı %54 geri kazanım oranı ile yasal hedeflerini tutturmuş oldu,” şeklinde konuştu.

2019 yılında ÇEVKO’nun iş birliği yaptığı belediyelere 166 bin 831 adet ambalaj atığı toplama ekipmanı ve 7 milyon adedin üzerinde toplama torbası gönderdiğini belirten İmer, “Ayrıca, organizasyonunda yer aldığımız İstanbul Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Olimpiyatı, Marmaris Uluslararası Otomobil Rallisi gibi geniş çaplı etkinliklerde çıkan ambalaj atıklarının toplatılmasını sağladık. Türkiye genelinde 2019’da 94.021 öğrenciye verilen eğitimi destekledik. Yıllardır yapmakta olduğumuz kapı-kapı bilgilendirmelerle bilgilendirilen yurttaş sayısı kümülatif olarak 28.720.000 kişiyi geçti,” dedi.

“Salgınla Mücadelede Ambalajlı Ürünler Tercih Edilmeli; Artan Ambalaj Atıklarının Ayrı Toplanması Sürmeli.”

COVID-19 salgınıyla birlikte, özellikle gıdada, ambalajlı ürünlere ilginin arttığını belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Dünya çapında bir mücadelenin sürmekte olduğu günlerden geçiyoruz. Ülkemizde de bu salgının yayılmasını azaltmak için evlerde kalmak, mümkün olduğu kadar evlerden çalışmak önemli.Bu süreçte halkımız, çok doğru bir şekilde, ambalajlı ürünleri daha çok tercih eder hale geldi.Ambalaj atığı miktarının artma eğilimine girdiği bu dönemde, bir yandan sağlığımıza dikkat ederken, diğer yandan çevremizi ve ekonomimizi düşünmeliyiz.Büyük zahmetle kurulan geri dönüşüm tesisleri atık ithalatıyla değil, ülkemizde toplanan atıklarla katma değer yaratmayı sürdürmeliler.Bu nedenlerle belediyelerin atıkları kaynağında ayrı toplama hizmetleri daha da önemli bir hal aldı.Belki belediyelerin ve lisanslı toplama-ayırma tesislerinin içinden geçtiğimiz sürece ayak uydurmasını sağlamak için toplama sıklığı azaltılabilir ama kaynağında ayrı toplamanın planlı bir şekilde mutlaka devam etmesi önem taşıyor.” dedi.

“Evde Kaldığımız Günlerde Ambalaj Atıklarımızı Ayrı Biriktirmeyi Sürdürmeliyiz.”

“Evde Kal” çağrısına uyumun, kamu – toplum iş birliği içerisinde giderek arttığını söyleyen ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “ÇEVKO Vakfı çalışanları olarak bizler de 17 Mart’tan itibaren evden çalışma düzenine geçtik.Öte yandan, atık toplama gibi bazı hizmetlerin sürmesi halk sağlığı açısından kaçınılmaz. İş birliği içinde olduğumuz belediyeler ve lisanslı firmalara, bu hizmetin sürmesi için, mümkün olan desteği vermeyi sürdürüyoruz.Çevremizin kirlenmemesi için özellikle bu süreçte bireyler olarak daha duyarlı olmalıyız.Ambalaj atıklarımızı evlerimizde uygun şekilde ayrı biriktirip, gelen belediye araçlarına vermeli veya alışveriş gibi nedenlerle evden zorunlu olarak çıktığımızda bunları mahallelerde yer alan kumbaralara atmalıyız.Bu sayede hem çevremizin temizliğine hem de ülke ekonomisine katkı sağlamış oluruz.” dedi.

Petkim, Tıbbi Malzeme ve Ambalaj Hammaddelerinin Üretimine Ağırlık Veriyor

Yeni tip koronavirüse karşı Türkiye’nin mücadelesi sürerken, tıbbi malzeme ve cihazların önemi de giderek artıyor. Bu zorlu süreçte Türkiye’nin ihtiyacı olan hammaddeleri üreten Petkim, tıbbi malzemelerin ve ambalajların hammadde üretimine ağırlık vererek talepleri karşılamak için 24 saat kesintisiz çalışıyor. Petkim, son dönemde büyük talep gören maske ve tulum kumaşı için gelen hammadde talebinin de tamamını karşılıyor.

Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR Türkiye’nin iştiraki Petkim, tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (KOVID-19) salgınına karşı verilen mücadelede, üretim planını iç piyasanın ihtiyacına yönelik olarak sürdürüyor. Plastik, medikal ve ambalaj sanayii için hammadde tedarikinde kritik bir role sahip olan Petkim, Türkiye’de bu zor dönemde ihtiyaç duyulan hammaddeleri tedarik etmeye aralıksız olarak devam ediyor.

Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya tesisi Petkim, virüse karşı önlem amacıyla kullanımı artan ambalaj, tek kullanımlık plastik ve medikal ürünlerin hammadde talebini 24 saat kesintisiz üretim yaparak karşılıyor. Söz konusu ürünler için petrokimya sektörünün tedarik zincirinin kritik bir önem taşıdığını kaydeden SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı ve Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, “Dünya plastik endüstrisi, yeni tip koronavirüs salgını ile mücadelede ürünleriyle ön saflarda yer alıyor. Türkiye’de bu sektörün en önemli oyuncusu olarak 55 yıldır iç piyasaya tedarik sağlıyor, petrokimya ürünleri ihtiyacının yaklaşık yüzde 18’ini karşılıyoruz. Hammadde sağladığımız plastik sektörü, hastaların tedavisi ve sağlık personelinin korunması için gerekli olan malzemelerin üretimini yaptığı için hammadde sorunu yaşamamalı. Bu zorlu dönemde ithalat yerine iç piyasadaki üreticilerle ivedi ve yerli çözümler geliştirebilmenin ülkemiz için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Petkim olarak bu süreçte yerli üreticinin hammadde taleplerine kesintisiz yanıt vererek üzerimize düşen sorumluluğu büyük bir özveri ile yerine getiriyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

‘ÜRETİM VE DAĞITIM KESİNTİSİZ KARŞILANIYOR’

Yeni tip koronavirüs nedeniyle global ekonominin olumsuz etkilendiğine de dikkat çeken Anar Mammadov sözlerine şöyle devam etti: “Bu süreçte Petkim olarak operasyonlarımız devam ediyor. Üretimimizde, bu dönemde ihtiyaç duyulan tıbbi malzemelerin ve ambalajların girdi türlerine ağırlık verirken, gelen talepleri karşılamak için büyük bir özveri ile çalışıyoruz. Örneğin son günlerde çok fazla gündemde olan maske ve tulum kumaşı üretiminde kullanılan ‘polipropilen nonwoven’ türünden gelen taleplerin tamamını karşılıyoruz. Bu kritik süreçte Petkim olarak, bu ürünlerin satış fiyatlarında herhangi bir artışa gitmezken üretim ve dağıtımı kesintisiz yerine getirmek için de var gücümüzle çalışıyoruz.”