Bir Akademisyen, Otomobilini Nasıl Satın Alır ?

Bence çok da garip bir soru değil.

Sonuçta bir otomobilden günlük ulaşımı sağlaması yanında dinlenme, eğlenme, gezi gibi müsbet ihtiyaçlar kadar, psikolojik ihtiyaçları da karşılaması beklenmektedir.

Diğer yandan Akademisyenler ise toplumun fikirlerini merak edip ilgiyle takip ederek rol model aldıkları bir kesimini oluşturmaktadır.

Bu nedenle, toplumlara rol modellik yapan kişilerin, hayatın vazgeçilmez bir ürünü olan otomobilleri satın alırken ve kullanırken dikkat ettiği noktaları araştırmak bence oldukça anlamlı.

  • Bir otomobilci olarak akademisyenlerin tercih yöntemlerini izleyerek acaba satışlarımızı arttırabilir miyiz?

Ya da,

  • Akademisyenlerin tercihlerini, tercih ederek mükemmel satın alma yapabilir miyiz?

Hatta,

  • Satın alma faaliyetlerimizi ihtiyaç ya da tatmin duygusundan çok akademik bir çalışma şeklinde yönetmek daha mı iyi olurdu?

Yıllardır traş bıçağını futbolcu, saç şampuanını film yıldızı ve el kremini ise norveçli balıkçının tercihine bakarak seçmedik mi?

  • Seçtik.
  • Tüm reklamlar böyle demiyor mu?
  • Diyor

O zaman otomobil gibi teknik verisi fazla ve duygusal yönü zengin bir ürünü de akademik görüşe göre tercih etmemiz, diğerlerine göre bence çok daha normal.

Araştırmayı ben yapmayacağım, hazır yapılmışı var zaten. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Dergisinin 2016 Ağustos sayısında rastladım. “AKADEMİSYENLERİN OTOMOBİL SATIN ALIM TERCİHLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER” adındaki bu araştırmayı Erciyes Üniversitesi Araş. Gör. Murat RUHLUSARAÇ ve Çankaya Üniversitesi Prof. Dr. Mahir NAKİP yapmış.

Bu ilginç araştırma farklı sosyal ve sayısal alanlarda fakültelerde görev yapan 135 akademisyene anket uygulamak suretiyle yapılmış. Veriler SPSS paket programına girilerek birtakım hipotezlere ayırma analizi yapılmış ve Wilks’ Lambda testi kontrolü yapılmış. Yani bence güvenilir.

Sonuç olarak (%5 anlamlılık düzeyinde);

  1. Akademisyenlerin cinsiyetleri ile aylık gelirleri itibariyle çekici buldukları otomobil markası tercihleri arasında fark olduğu ve
  2. Aylık gelirleri ile yaşları itibariyle otomobil satın alım sıklıkları arasında fark olduğu tespit edilmiştir.

Bu durumda otomobil satın alma tercihlerini etkileyen demografik faktörlerden aylık gelir çok etkili, yaş ve cinsiyet ise diğer etkili etmenler arasında yer almıştır.

“Ayağını yorganına göre uzat” atasözünü ankete katılan akademisyenler dikkate almış demek ki! Araştırmada bir de dikkatimi çeken tablo var, “Öğretim Üyelerinin Satın Alma Davranışları Tablosu”

Ankete Katılan Akademisyenlerin;

Sahip Oldukları Otomobil Markaları:

18’inde OPEL

14’ünde FORD

14’ünde HYUNDAI

12’sinde TOYOTA

11’inde VW

11’inde FIAT

Sahip Oldukları Otomobil Tipleri:

62’sinde Sedan

56’sında Hatchback

8’inde SUV

7’sinde S. Wagon

2’sinde P. Van

1’inde Coupe

Otomobilin Üretim Yeri Tercihi:

23’ü Yerliyi Tercih Etmiş

112’si İthali Tercih Etmiş

Satın Alırken Tercih Ettikleri Yerler:

%54,1’i Yetkili Bayiden

%20,7’si İnternetten

%12,6’sı Çevre / Ortamdan

%10,4’ü Galeriden

%2,2’si Pazardan

Otomobil Satın Alırken Etkilendikleri Yerler:

%48,1 Değer / Yargı

%37 Çevre / Deneyim

%9,6 İnternet

%5,2 Satış Temsilcisi

En Çekici Buldukları Markalar:

%15,5 Audi

%15,5 BMW

%15,5 Mercedes

En İtici Buldukları Markalar:

%16,3 Fiat

%12,6 Renault

%8,9 Dacia

İmkanım Olsa Ondan Şaşmam Dedikleri Markalar:

%21,5 Audi

%19,3 Mercedes

%15,6 BMW

Çalışmada hipotezlerin değerlendirilmesi ise şöyle;

  1. Farklı cinsiyetteki akademisyenleri birbirinden ayıran güçlü bir tercih seçeneği bulunamamış. -Sanırım cinsiyet farkı otomobil tercihini pek etkilemiyor-
  2. Öğretim üyelerinin otomobil tercihleri ile kullandıkları veya almak istedikleri otomobil tipleri arasında bilinçli bir uyum olmadığını göstermekte. – Hayaller Paris, gerçekler ……. –
  3. Öğretim üyelerinin otomobil marka tercihleri ile kullandıkları markalar arasında bilinçli bir uyum olmadığını göstermekte. -Dediğimi yap, yaptığımı yapma-
  4. Tercihlerle, öğretim üyelerinin otomobil satın alırken tercih ettikleri yerler arasında bilinçli bir uyum olmadığı görülmekte. -Yine de 54,1 Yetkili Bayi oranına dikkat etmekte yarar var-
  5. Tercihlerle, öğretim üyelerinin otomobil satın alırken etkilendikleri yerler arasında bilinçli bir uyum olmadığı görülmekte. -Hocamın etkilendiği alan oldukça geniş diyelim mi?-
  6. Tercihlerle, öğretim üyelerinin unvanları arasında bilinçli bir uyum olmadığı görülmekte. -Tercih ve Unvan işlerini karıştırmayalım lütfen-
  7. Tercihlerle, öğretim üyelerinin yaşları arasında bilinçli bir uyum olmadığı görülmekte. -Oysa ki hissettiğim yaşa göre uyum var Hocam!-
  8. Tercihlerle, öğretim üyelerinin aylık gelirleri arasında bilinçli bir uyum olmadığı görülmekte. -Yorumsuz-
  9. Tercihlerle, öğretim üyelerinin otomobil alım sıklıkları arasında bilinçli bir uyum olmadığı görülmekte. -Gerektiğinde gerektiği kadar-
  10. Cinsiyetler itibariyle çekici bulunan otomobil tercihleri arasında fark var. -Bu çok normal-
  11. Unvanlar itibariyle çekici bulunan otomobil tercihleri arasında fark yok. -Hocama da o yakışır sonuçta-
  12. Aylık gelirleri itibariyle çekici buldukları otomobil tercihleri arasında fark vardır. -Akılcılık-
  13. Öğretim üyelerinin yaşları itibariyle çekici buldukları otomobil tercihleri arasında fark yok. -Çünkü konunun yaşla bir ilgisi yok bence de-
  14. Aylık gelirleri itibariyle otomobil satın alım sıklıkları arasında kuvvetli bir fark var. -Ben bunu anlamadım-
  15. Yaşları itibariyle otomobil satın alım sıklıkları arasında %100 anlamlı kuvvetli bir fark var. -Sonuçta tercihler de değişiyor-
  16. Cinsiyetleri itibariyle otomobil satın alım sıklıkları arasında fark yok. -a şıkkına bakınız-

Merak edenleriniz bu çalışmanın orijinal kaynağından son kısmındaki bulgular ve yorumları çok daha detaylı inceleyebilir. Ben yukarıda koyu renkli cümlelerle kendi yorumumu yaptım zaten. Alacağımı da aldım açıkçası.

Benim açımdan çalışmanın konusundan çok böyle bir bakış açısını sorguluyor olmak kıymetli. Akılcı metotlarla ve veriye dayalı olarak hayatı şekillendiriyor olmak can alıcı nokta. Keşke bunlara yenileri de eklense.

Misal:

“AKADEMİSYENLERİN KONUT SATIN ALIM TERCİHLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER”

“AKADEMİSYENLERİN GIDA ÜRÜNÜ SATIN ALIM TERCİHLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER”

Sanırım çok kıymetli olacaktır.

Saygılarımla.

Zafer URFALIOĞLU

Not: Tablonun orijinaline verdiğim kaynaktan ulaşabilirsiniz. Her aktarımda olduğu gibi, yazım aşamasında istem dışı veri kaybı yaşanmış olabilir. Akademik çalışma olmayan bu tip yazılarda bu hususa özellikle dikkat etmenizi öneririm.

Kaynak: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/307240

Depremlerin Ardından, Sigorta Sektöründe En çok Nelerden Şikayet Edildi ?

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve yüzyılın felaketi olarak adlandırılan depremlerin etkileri devam ederken DASK ve konut sigortası en çok tartışılan konular arasında yer aldı. Şikayetvar verilerine göre Şubat ayında konut sigortalarında şikayetler yüzde 23 arttı. Şikayetvar’da DASK sayfası son 30 günde 67 bin 531 kez görüntülenirken deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlar ekspertizlerin gelmemesinden ve DASK’a ulaşamamaktan şikayet etti. 

Büyük yıkıma sebep olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Türkiye yaralarını sarmaya devam ederken vatandaşların evlerini ya da araçlarını doğal afetlere karşı sigortalatmasıyla ilgili konular tekrar gündeme geldi. Yaşanan facianın ardından Şikayetvar üzerinden DASK (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) hakkında araştırma yapmak ve bilgi almak için aralamalarda artış yaşandı. Geçtiğimiz yıl platformda yer alan DASK sayfası 11 bin 154 kez görüntülenirken son 30 günde bu sayı 67 bin 531’e yükseldi. DASK’ın şikayet konuları incelendiğinde yüzde 63’lük oranla “eksik ya da kusurlu hizmet” ilk sırada yer alırken vatandaşların en çok şikayet ettiği diğer konular personel davranışı (yüzde 32) ve üyelik işlemleri (yüzde 26) oldu. Özellikle deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlar ekspertizlerin gelmemesinden ve kuruma ulaşamamaktan şikayetçi…

Konut Sigortası Şikayetleri Yüzde 23 Arttı

Çözüm platformu Şikayetvar özel konut ve araç sigortalarıyla ilgili verileri de paylaştı. Yapılan açıklamada, konut sigortalarında şikayetler geçen yılın şubat ayı ile karşılaştırıldığında yüzde 23 artarken ilgili kategoride 37 bin 180 bireysel kullanıcı platformu ziyaret etti. Şubat ayında konut sigortalarıyla ilgili 271 şikayet geldi. Araç sigortalarıyla ilgili belirtilen dönemde platforma ulaşan şikayet sayısı 405 olurken, 40.898 bireysel kullanıcı platformda kasko araması yaptı. Firmaların sözleşme maddelerine uymaması özel konut sigortalarıyla ilgili en çok şikayet konu oldu. Personel davranışı ve haksız tahsilat-iadeyle ilgili yaşanan sorunlar şikayet edilen diğer konular olarak öne çıktı. Özel araç sigortalarıyla ilgili vatandaşların en çok şikayet ettiği konu personel davranışı olurken, eksper-rapor, yanlış ve eksik bilgilendirme, pert, ikame araç dile getirilen diğer sorunlar oldu.

Şikayetvar’a DASK ile ilgili gelen şikayetlerin bazıları şöyle sıralandı:

Yoğunluğu Anlıyoruz ama Sokakta Bekleyemeyiz

“09.02.2023 tarihinde 125 numaralı hattan hasar tespiti için dosya oluşturdum. Exper görevlendirilmesi yapılmasına rağmen 11 gündür gelen giden yok, yoğunluğu anlayabiliyoruz ama bizde her gün bina önünde bekleyemeyiz. Eşyalarımızı alamıyoruz bir an önce sonuçlanmasını istiyoruz.”

10 Gündür Yetkililere Ulaşamıyorum

“Hemen hemen 10 gündür 125 müşteri hizmetlerini aramama rağmen tarafıma dönüşüm sağlanmamasının üzüntüsünü yaşıyorum. Deprem felaketinde hasar gören daireye TC kimlik bilgileriyle dosya oluşturdum henüz ilgilenen olmadı. Dairem oturulacak durumda değil. DASK sigorta şirketinin kontrole gelmesini ümit ediyorum. Şu an dairemde oturamıyorum maalesef dışarıdayız.”

Teminat Tutarı Yükseltilmemiş

“DASK teminat artış tutarını yükseltmemiş. 25 Kasım 2022 tarihinden itibaren bütün yapı tiplerinde 640 bin TL olarak uygulanmalı diyor ama bana 01.01.2023 tarihinde kesilen poliçede tutar eski tarife üzerinden hesaplanmış. 256 bin kusur… Bu artış yeni poliçeye neden yansıtılmamış? Ayrıca 06.02.2023 tarihinde meydana gelen depremden ötürü hasar dosyası açtım. Çoluk çocuk hep başka yerde. İçeri giremiyoruz evimize müdahale edemiyoruz. Yaklaşık 15 gün oldu hala eksper ataması yapılmadı. 125’i arayınca telefona cevap veren yok. Sigortayı arıyoruz. “DASK’ı arayın” diyorlar. Herkes bir şekilde topu birbirine atıyor ama insanların mağduriyetini giderme konusunda çok yavaş ve ilgisizler. Konu konut kredisi vermeye gelince 2 gün içinde eksper ataması yapılır hemen. Lütfen artık şu mağduriyetimizi giderin.”

Sigorta Var, Acente Yok

“Antep Islahiye de yıkılan evimizin DASK’ı var ama ilgili acente ortada yok. Müşteri hizmetleri arıyoruz, başka yere yönlendiriyor. Adana bölgesine yönlendiriyor, bölge müdürlüğü telefon açmıyor. Müşteri hizmetleri nasıl telefon açmaz acil dönüş lazım, yoksa davalık olacağız.”

Özel konut sigortasıyla ilgili Şikayetvar’da yer alan şikayetlerinden bazıları: 

DASK Sonucu İçin Bekletiliyorum

“Afşin Elbistan bölgesinde evim ağır hasar aldı. Duvarları, her tarafı yıkıldı. Evimin konut sigortası bulunuyor. Sigorta şirketini arıyorum ‘Evinizin DASK sonucu çıkmadan dosya açamayız’ diyorlar. Konut sigortamda, ‘konut yardımı’ gibi birçok teminat mevcut. Yahu ben bu haklarımdan faydalanmak istiyorum ama geçiştiriyorlar. Hakkımızı alamıyoruz her tarafa şikayet edeceğiz. Gerekirse mahkemeye gideceğiz.”

Deprem Vurdu, Bir de Siz Vurmayın

“Poliçemde bilgim dışında eşya ve muhteviyata 50 TL teminat bedeli yazılmış. Her şeyi yeni 3+1 bir 50 TL yazmaya insan eli varmaz. 748 TL yıllık primle toplamı en az 500 bin TL’yi bulan eşya ve muhteviyata 50 TL bedel yazmak nedir? Ben 248 bin TL zannediyorum detayda işi garantiye almışlar. İnşallah boşuna sigorta yaptırmamışımdır. Ayrıca deprem bina teminatı 75 bin TL yazılmış. 150 m² sıfır daireye yazılan teminat bedelleri akılla açıklanamayacak gibi. Bina ağır hasarlı. Görevli dosyayı açarken, eve yaklaşmadan ‘eksperi bekleyin’ dedi. Eksper gelene kadar binlerce artçı ve ayrı depremler oldu. Binalara girişler yasaklandı. Sağlam kalan üç beş parça eşya varsa girip bakamıyoruz bile. Deprem vurdu bir de siz vurmayın. Ev dahil içindeki her şey gitti. Evin kalan borcu 100 binin üstünde her şeyimizi kaybettik borçla ortada bırakmazsınız inşallah.”

Poliçemde Olmasına Rağmen, Enkaz Kaldırma Ödemesi Yapılmıyor

“Özel konut sigortam var. Depremde evimde hasar oluştu. Deprem sebebiyle kendilerine hasar ihbarı için ulaştım. Poliçemde deprem, yangın, sel, izolasyon, enkaz kaldırma, ikametgah değişikliği gibi bir sürü teminat var. Evimi taşıyıp enkazı kaldırıp tadilat yaptırmak istiyorum. Poliçemde geçici ikametgah değişikliği ve enkaz kaldırma için yaklaşık 27 bin TL’lik teminat olmasına rağmen bana bu başlıklar için teminat veremediklerini söylediler. Sebebini sorduğum da ise deprem sebebiyle olan ikametgah değişikliği ve enkaz kaldırmayı karşılamadıklarını söylediler. Ama poliçemde deprem hariç demiyor. Bir de dalga geçer gibi eviniz yansaydı ya da su bassaydı öderdik diyor. Ben size bugünler için para ödedim 6 yıldır. Bugün size ihtiyacım var ama siz dalga geçer gibi reddediyorsunuz. Hakkımı sizlere helal etmiyorum.”

Depremde Yanımızda Olmayacaksanız, Ne Zaman Olacaksınız ?

“Hatay’da bulunan konut sigortalı evim için 3 defa kayıt oluşturdum. İlgili ekiplerimiz sizi arayacaklar demelerine rağmen hala dönüş yapan yok. Yasal sürecin mi geçmelerini bekliyorlar bilmiyorum. Böyle bir deprem zamanında bizim yanımızda olmayacaksanız ne zaman olacaksınız, parayı alın, sigortayı yapın, sonra toz olun.”

Ev, Eşyalar Zaten Gitmiş, Bir de Sigorta Şirketinin Haksızlığıyla Uğraşıyoruz

“Evim için konut sigortası yaptırdım. Bakın DASK’’tan bahsetmiyorum, bu özel konut sigortası… Malatya ilinde yaşıyorum ve depremden zarar gördüm. Evin duvarları yıkıldı. Sigorta kapsamında Enkaz Kaldırma Klozundan faydalanmak istiyorum. Ancak sigorta şirketi deprem hariç açıklaması yaptı. Poliçeyi baştan sona okudum. Deprem ile ilgili bir ayrım kesinlikle yapılmamış, ev, bark, eşyalar zaten gitmiş bir de sigorta şirketinin haksızlığı ile uğraşıyoruz.”

Özel araç sigortalarıyla ilgili son dönemde Şikayetvar’a ulaşan bazı şikayetlerse şöyle sıralandı:  

Biz Bu Kasko Parasını Neden Ödedik ?

“15 gün önce sıfır aldığım araca kasko yaptırdım. Araç deprem bölgesindeydi, üstüne tuğlalar ve pençelere düştü. Çekici hizmeti vermedikleri için kendi imkanlarımızla çıkardık. İkame araç da vermediler. Deprem bölgesi olması bahanesini sundular. Aracı Ankara’ya getirdik. Hemen eksper atandı haberimiz olmadan aracı inceledi. Biz maddi ve psikolojik durumumuz bildirip bu araca binmek istemediğimizi söyledik. Ancak hiçbir şekilde yardımcı olmayıp bizi terslediler. Biz bu kasko parasını neden ödedik? Bugün bizim gibi depremzedelerin yanında olmayacaklarsa ne zaman olacaklar ?”

12 Gündür Çekici Göndermediler

“Hatay İskenderun’da oturuyorum. Aracım deprem gününden itibaren çalışmıyor ve bölgede servisler çalışmadığından çekici talep edip, Adana’da en yakın servise göndermek istedim. 12 gündür her gün çekici gelecek diyorlar, gelmiyor. ‘Ben bulayım’ diyorum, kabul etmiyorlar. Bizi çok ama çok mağdur ettiler. Deprem bölgesinde aracımızı servise çekemiyoruz. Sigorta şirketinin, gerekli merciler tarafından incelenmesini talep istiyorum.”

Sigorta Şirketi 13.000 TL’lik Çekici Hizmetine 1.500 TL Veriyor

“Hatay’da eşim ve 2 çocuğumla depreme yakalandık, evimiz kullanılamaz hale geldi. Adıma kayıtlı aracım kaskolu. Aracım çalışmıyor ve kasko hizmeti içerisinde olan çekici hizmetinden faydalanmak istediğimde ‘OHAL ilan edildi çekicilere devlet el koydu bu sebeple çekici gönderemiyoruz. Onun yerine KDV dahil size 1500 TL verebiliriz’ dediler. Şu an çekici hizmet bedeli olarak benden 13.000 TL istiyorlar. Bu durumda mağdurum, ya kasko içerisindeki çekici hizmetinden faydalanmak ya da çekici bedeli olan 13.000 TL’nin bana ödenmesini talep ediyorum.”

Çok Ağrıma Gitti 

“Sağlık çalışanıyım. Deprem bölgesine giderken aracım bozuldu ve kasko şirketimi aradım. Bu özel durumda bana ikame araç veremeyeceklerini söylediler. Teşekkür ederim yardımları için. Yazık şahsen çok ağrıma gitti. Kasko şirketinin bu özel ve önemli durumda bize daha çok yardımcı olacağını düşünmüştüm.”

Destek Beklerken Aldığım Cevap Hayal Kırıklığı Yaşattı

“Hatay/Antakya yaşıyorum, depremzedeyim. 7 yıldır aracıma kesintisiz kasko yaptırıyorum ve hiç kullanmadım. Depremden dolayı aracım hasar aldı. Zar zor telefon ile ulaşabildim, dakikalarca bekletildim. Deprem bölgesi olduğu için ne çekici ne ikame araç veremiyorlar. Mecburen hasarlı araç ile Adana’ya kadar ailem ile geldim, tekrar aradım. Verilen cevap kaskom kaza veya arıza durumunda yedek araç veriyormuş. Deprem hasarını karşılamıyormuş. Depremde canımızı kurtardığımıza şükrediyoruz, evimiz her şeyimiz gitmiş destek beklerken aldığım cevap hayal kırıklığı. Bir daha asla çalışmam sizle.”

Döngüsel Ekonominin Potansiyel Faydaları

“Döngüsel ekonomi tasarım yoluyla onarıcı ve yenileyicidir.” Ellen MacArthur

Ülkelerin en büyük sorunlarından biri üretim süreçlerinde doğal çevrenin bozulması ve kirliliğe neden olması, buna bağlı olarak da ekosistemin gün geçtikçe tahribi ile karşılaşılmaktadır. Döngüsel ekonomi, doğanın biyolojik döngüsünü, ürünlerin uygun bir şekilde atıldıklarında çevre açısından verimli bir biçimde yeni ürünlere dönüştürüldüğü teknolojik bir döngüye ilişkilendiren bir fikirdir.

Döngüsel ekonomi, doğada bulunan kıt kaynakların ve atık maddelerin geri dönüşümünün sağlanarak tekrar kullanılmasına olanak tanımaktadır. Döngüsel ekonomi ile asıl amaç; doğal kaynakların daha az kullanılarak, ekonomiye kazanç sağlanmasıdır.

Döngüsel ekonomi literatürde 3R kavramı ile açıklanmaktadır. 3R’nin anlamı İngilizce’de Recycle (geri dönüşüm), Reuse (yeniden kullanım) ve Reduce (azaltma) olarak ifade edilmektedir. Bu kavramlar aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:

  • Geri dönüşüm; atık maddelerin doğrudan bir şekilde kullanımı için dönüştürülmesi ve işlevsel bir hale gelmesidir.
  • Yeniden kullanım; atık maddelerin tamir ve onarımı, yenilenmesi ya da yeniden üretimle tamamen veya kısmen üretimde kullanılmasıdır.
  • Azaltma; üretim ve tüketim süreçlerinde meydana çıkan atıkların azaltılmasıdır.

European Academies Science Advisory Council (EASAC) tarafından Avrupa Birliği için döngüsel ekonominin yarattığı faydalar aşağıdaki gibi belirtilmektedir:

  • Tasarruf yapılarak, hammadde ve enerji bağımlılığının azaltılması ile rekabet gücünün artırılması
  • Sera gazı emisyonlarının azaltılması sayesinde iklim değişikliği ile mücadele politikasına katkı sağlaması
  • Yeni iş ve istihdam olanaklarının yaratılması
  • Tedarik güvenliği sağlanarak, maliyet artışının kontrol edilmesi
  • Atıkların azaltılarak, yeniden kullanımının sağlanmasıyla çevre kirliliğinin düşürülmesi

Döngüsel ekonomi sistemi, belirtilen potansiyel faydalarının yanında yeşil büyüme modeline de alternatif olmasının yanında kalkınmanın sürdürülebilir olmasına da katkı sunmaktadır. Bunun gerçekleştirilebilmesi amacıyla atık ve kaynakların yönetimi merkeze alınarak sorumlu üretim ve tüketim kalıplarının hazırlanması ve böylelikle karbon ayak izinin azaltılması amaçlanmaktadır.

Döngüsel ekonomi, sosyal, çevresel, ekonomik alanda kaynak verimliliğinin sağlanması konusunda bir araç olarak da görülmektedir. Döngüsel ekonomik sistem ile verimliliğin sağlanması ülkelere çeşitli tasarruf olanakları sunmaktadır. Bu faydanın yanında ekonomiye, işletmelere ve tüketiciye sağlanan diğer faydalar ise şunlardır:

  • Hızlı fiyat değişimlerinin ve arz riskinin azaltılması
  • Sektörel değişim ve istihdamdaki artışlar
  • Azaltılmış dışsallıklar
  • Malzeme ve ürün faturaları ve garanti risklerinin azaltılması
  • Müşteri bağlılığının geliştirilmesi
  • Ürün yaşam döngüsünün yönetilebilmesi
  • Ürün ve malzemelerde seçim kolaylığı
  • Ürün ve malzemelerde oluşan erken eskime maliyetlerinin düşürülmesi
  • Ürün ve malzemelerin geri dönüşümü ile elde edilecek olan faydanın artması

Avrupa Birliği döngüsel ekonomik sisteme geçiş kapsamında 11 Aralık 2019 tarihinde “Avrupa Yeşil Mutabakatı” ile yeni bir büyüme stratejisi benimsemiş ve öncelikli politikalarından biri durumuna getirmiştir. Örneğin; Avrupa Birliği’nde materyal bazındaki kazanç 265-490 milyar Euro arasındadır. Bu rakamlar, mevcut sektörde toplam gider maliyetinin %23’üne tekabül etmektedir. Ulaşım, gıda ve yapı sektöründe sisteme uyum süreci ile birlikte yıllık 600 milyon Euro tasarruf olacağı öngörülmektedir.

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2021). Döngüsel Ekonomi Kapsamında Yeşil Yönetim Anlayışı, Eds. Mahmut Tekin ve Gözde Mert, Yeşil Yönetim, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara.

Deprem Nedeniyle Kamu İhale Mevzuatı Tedbirleri

Tüm Türkiye’yi yasa boğan 6/2/2023 tarihinde meydana gelen depremler dolayısıyla ihale mevzuatı ve bu hususla ilgili diğer mevzuatlar ile ilgili kolaylaştırıcı tedbirler alınmaya devam etmektedir. Bu maksatla aşağıdaki kararlar alınmıştır;

  1. 09 Şubat 2023 Tarihli ve 32099 Sayılı Resmî Gazete 1. Mükerrer sayısında yayımlanan 6787 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile;  06/02/2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen depremler nedeniyle Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması amacıyla tüm idareler tarafından 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 22 nci maddesinin (d) bendi kapsamında doğrudan temin yoluyla yapılacak alımlarda uygulanacak parasal limit 28/2/2023 tarihine kadar (bu tarih dahil) 000.000 (beş milyon) Türk Lirası olarak belirlenmiştir. 
  2. Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü tarafından 08.02.2023 tarihinde “Depremden Etkilenen İllerde Ödeme İşlemleri” konulu genel yazı yayımlanmıştır. Buna göre, deprem bölgesinde yer alan ve depremden etkilenen harcama birimlerince Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinde düzenlenmesi öngörülen belgelerin düzenlenememesi halinde Bakanlığımızca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar;
  • Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yönetilen KPHYS (Kamu Personeli Harcama Yönetim Sistemi) üzerinden yapılan personel ödemelerinde, banka listesi elektronik ortamda aktarıldığından sadece ödeme emri belgesi,
  • Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yönetilen MYS (Harcama Yönetim Sistemi) üzerinden veya ilgili kurum bilişim sistemleri üzerinden yapılan personel ödemelerinde banka listesi ve ödeme emri belgesi,
  • Doğrudan temin limitine kadar olan zorunlu ve ivedi mal ve hizmet alımı ile yapım işlerine ilişkin giderlerin ödenmesinde ise harcama talimatı, fatura (fatura temin edilememesi halinde harcama pusulası) ile malın, hizmetin alındığını veya işin yaptırıldığını gösteren harcama birimince düzenlenen tutanak ve ödeme emri belgesi,

ile ödemeler gerçekleştirilecektir. Söz konusu belgeler sistem üzerinden elektronik ortamda iletilecek olup ıslak imzalı asılları harcama biriminde muhafaza edilecektir.

Diğer taraftan, ödeme sürecinde görevli personelin görev ve sorumluluklarının yerine getirilmesini teminen Ödeme yapacak kamu idaresince, görevi ifa edemeyecek durumda olan personelin yerine harcama yetkilileri ve gerçekleştirme görevlilerine ilişkin görevlendirmelerin yapılması gerekmektedir.

Ayrıca, muhasebe hizmeti veremeyecek durumda olan muhasebe birimleri için hizmet sunumunda sorun yaşanmayan muhasebe biriminin görevlileri yetkilendirilerek ilgili birime de hizmet vermeleri sağlanacak olup bu kapsamda mahallinde yapılamayan yetkilendirme işlemleri için Hazine ve Maliye Bakanlığı (Muhasebat Genel Müdürlüğü) tarafından gerekli yetkilendirme yapılacaktır.

  1. Hazine ve Maliye Bakanlığı Kamu Mali Yönetim ve Dönüşüm Genel Müdürlüğü tarafından 08.02.2023 tarihinde “Ön Mali Kontrole İlişkin Tutarlar” konulu genel yazı yayımlanmıştır. Buna göre;

06/02/2023 tarihinde Ülkemizde yaşanan depremler sonucunda ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak 31/12/2005 tarihli ve 26040 üçüncü mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esasların “Taahhüt evrakı ve sözleşme tasarıları” başlıklı 17 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan parasal tutarlar olağanüstü hal süresince;

  • Mal ve hizmet atımları için on beş milyon Türk Lirası,
  • Yapım işleri için kırk beş milyon Türk Lirası,

olarak uygulanır.

  1. Hazine ve Maliye Bakanlığı Kamu Mali Yönetim ve Dönüşüm Genel Müdürlüğü tarafından 08.02.2023 tarihinde “Depremden Etkilenen İllerde Harcama Yetkililiği ve Gerçekleştirme Görevliliği” konulu genel yazı yayımlanmıştır. Buna göre;

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 31 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında, “Bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir. Ancak, teşkilât yapısı ve personel durumu gibi nedenlerle harcama yetkililerinin belirlenmesinde güçlük bulunan idareler ile bütçelerinde harcama birimleri sınıflandırılmayan idarelerde harcama yetkisi, üst yönetici veya üst yöneticinin belirleyeceği kişiler tarafından; mahallî idarelerde İçişleri veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, diğer idarelerde ise Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yürütülebilir. ” hükmü yer almaktadır. Anılan Kanunun 33 üncü maddesinin ikinci fıkrasında ise gerçekleştirme görevlilerinin harcama yetkilileri tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre, 06/02/2023 tarihinde Ülkemizde yaşanan depremler sonucunda depremden etkilenen harcama birimlerinde harcama işlemlerinin gerçekleştirilmesinde aksaklık yaşanmaması amacıyla;

  • Mevcut harcama yetkilisi görevi ifa edemeyecek durumda ise harcama yetkilisinin ilgili üst yönetici tarafından belirlenmesi,
  • Gerçekleştirme görevlilerinin ise harcama yetkilileri tarafından belirlenmesi uygun olacaktır.
  1. 02.2023 tarih 32107 sayılı Resmi Gazete ’de, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından; Tahsilat Genel Tebliği Seri: A Sıra No: 1’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: A Sıra No: 15)yayımlanmıştır. Buna göre; “6/2/2023 tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarınca ülke genelinde 31/7/2023 tarihine kadar (bu tarih dahil) deprem kapsamında yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinden vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılmaması yönünde düzenleme yapılmıştır.,

Bu vesile ile 06.02.2023 tarihindeki depremlerde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/Akademisyen

Kızıl ve Mavi Okyanus Stratejileri

Rekabet işletmecilik literatürünün olmazsa olmaz kavramlarından ve inceleme konularından biridir. Gerçekten de rekabetçilik, rekabet avantajı kazanma, rakip analizi gibi kavramlar işletmecilik literatürünün günlük konu başlıkları arasında ön plana çıkmaktadır.

W. Chan Kim ve Renée Mauborgne tarafından ileri sürülen ve geleneksel rekabet anlayışını farklı bir bakış açısıyla ele almayı hedefleyen “Mavi Okyanus Stratejisi” (Blue Ocean Strategy) görüşü işletmecilik alanında oldukça büyük bir ilgi ile karşılanmıştır.

Bu yaklaşım basitçe coğrafi ve sektörel kısıtlardan bağımsız olarak eninde sonunda bütün işletmelerin ve yöneticilerin karşı karşıya kalmak durumunda oldukları “piyasada yeni bir alan yaratma” sorunu üzerine odaklanmaktadır. Kim ve Mauborgne mevcut bir piyasada çok sayıda rakibin bulunduğu piyasaları “Kızıl Okyanus” (Red Ocean) olarak isimlendirmekte, bu piyasalarda geleneksel olarak nitelendirdikleri rekabet stratejilerinin uygulandığını ve bu stratejilerin kaçınılmaz olarak firmaların ve ürünlerin birbirlerini taklit etmesine ve sonuçta kâr marjının düşmesine neden olduğunu ileri sürmektedir (1, 2).

Kim ve Mauborgne, 2005 yılında yayınladıkları “Mavi Okyanus Stratejisi: Rekabetin Olmadığı Bir Piyasa Alanı Nasıl Yaratılır ve Rekabet Nasıl Geçersiz Kılınır?” (Blue Ocean Strategy: How to Create Uncontested Market Space and Make the Competition Irrelevant) isimli kitapta analizlerine Cirque du Soleil örneği ile başlamaktadırlar.

Bu iki yazara göre, sirk gösterilerine getirdikleri yenilik ve farklılıkla dünya çapında ün kazanan Cirque du Soleil’in bu başarısı, mevcut sirklerin bulunduğu bir piyasada seyircilerine geleneksel sirk gösterilerini sunarak rakipleriyle mücadele etmek yerine, geleneksel sirk gösterilerinden farklılaşarak yeni bir piyasa oluşturmalarından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Mavi Okyanus Stratejisi basitçe “rekabetin üstesinden gelebilmenin tek yolu rekabetin üstesinden gelmek için çaba göstermekten vazgeçmektir” anlayışına dayanmaktadır. Diğer bir ifade ile rekabetin hüküm sürdüğü bir piyasada mücadele etmek yerine rekabetin bulunmadığı yeni ya da farklılaştırılmış bir piyasa arayışı “Mavi Okyanus Stratejisi” olarak tanımlanmaktadır (3).

Mavi Okyanus Stratejisinin temelini “Değer Yenilikçiliği” (Value Innovation) oluşturmaktadır. Buna göre her sektörün rekabet şartlarıyla ilgili maliyet unsurları vardır ve Mavi Okyanus Stratejisi ile bu maliyet unsurları ya azaltılarak ya da tamamen ortadan kaldırılarak maliyet avantajı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu strateji ile alıcılar ve müşteriler açısından da yeni değerlerin sunulması söz konusu olduğundan, onlar açısından da olumlu bir etkiye sahiptir. Maliyet avantajı zaman içerisinde ölçek etkisiyle daha da artacaktır. Değer Yenilikçiliği hem firmanın maliyet avantajı hem de alıcı ve müşteriler için yaratılan yeni değerin kesişim noktasında ortaya çıkmaktadır (4).

Bu tip piyasalar sanılanın aksine derin, güçlü ve kâr potansiyeli yüksek olabildiği için Mavi Okyanus benzetmesi kullanılmaktadır. Üstelik bu yeni piyasalarda henüz rakip bulunmadığı için rekabete ilişkin kural da yoktur (5) ve doğal olarak oyunun kurallarını bu piyasayı ortaya çıkartan ya da keşfeden firma belirleyecek ve uzunca bir süre bunun avantajından yararlanacaktır. Apple firmasının 2000’lerin başından itibaren iTunes ve iPod aracılığıyla dijital müzik piyasasını yönlendirmeye başlaması ve bunu kendisi için bir çıkış noktası olarak kullanması buna iyi bir örnek olarak verilebilir (6, 7).

Mavi Okyanus Stratejisine göre bir piyasanın sınırlarının olduğu fikri yöneticilerin düşünce tarzlarından kaynaklanan bir yanılsamadır. Bu yanılsama da sürekli olarak “arz” odaklı düşünmekten kaynaklanmaktadır. Oysa doğru tercih talep üzerine odaklanmayı ve “talebin kilidini açmak için” ne gibi yenilikçi unsurların gerekli olduğunun incelenmesini ve anlaşılmasını gerektirmektedir (8).

Kısacası bu bakış açısına göre firmaların faaliyetlerinin ve kaynaklarının bir bölümünü mevcut bir piyasada var olma mücadelesi için kullanılmaları aslında hem kendileri hem de alıcılar ve müşteriler açısından verimsizdir. Bu nedenle bu kaynakların henüz keşfedilmemiş bir piyasa bulmak ya da ortaya çıkarmak için kullanılması hem firma hem de alıcı ve müşteriler açısından daha büyük bir değerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Diğer yandan Mavi Okyanus Stratejisinin temel dayanak noktasının günümüzde de önemli bir yere sahip bulunan “yenilikçilik” kavramı olduğu da görülmektedir. Bu nedenle bu stratejinin bize “yenilikçiliğin” önemini bir kez daha hatırlattığını ve iş dünyasında gerek işletmeler gerekse de yöneticiler açısından “yenilikçiliğin”, “yenilikçi bakış açılarının” ve “yenilikçi yaklaşımların” en önemli yetenek ve beceri olduğunu bir kez daha gösterdiğini ileri sürmek mümkündür.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Kim, W. C. and Mauborgne, R. (2005), Blue Ocean Strategy: How to Create Uncontested Market Space and Make the Competition Irrelevant, Harvard Business School Press, Boston,

(2) Harvard Business Review Press Editors (2017), “Introduction”, in The W. Chan Kim and Renée Mauborgne Blue Ocean Strategy Reader, Harvard Business Review Press, Boston, p. ix.

(3) Kim and Mauborgne, ibid., p. 4-5.

(4) ibid., p. 12-17.

(5) “What is Blue Ocean Strategy?”, Çevrimiçi: https://www.blueoceanstrategy.com/what-is-blue-ocean-strategy/, (22.02.2023).

(6) “Blue Ocean Strategy Examples”, Çevrim içi: https://blueoceansys.com/blue-ocean-strategy-examples/, (22.02.2023).

(7) “Think Different: Apple’s Blue Ocean Formula for Success”, Çevrimiçi: https://www.blueoceanstrategy.com/blog/think-different-apple/, (22.02.2023).

(8) “Red Ocean vs Blue Ocean Strategy”, Çevrimiçi: https://www.blueoceanstrategy.com/tools/red-ocean-vs-blue-ocean-strategy/, (22.02.2023).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Alım Talebi: Çim Sınırlayıcı – Çim Ayırıcı

Bir firmamız için, çim sınırlayıcı – çim ayırıcı alımı yapılacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.

Son Teklif Tarihi: 10.03.2023

Taleplerinizi talep havuzunda yayınlamak için tıklayınız.

Çim Sınırlayıcı için tekliflerinizi: ticaret@satinalmadergisi.com adresine gönderebilirsiniz.

Türk Organik Sektörü 1 Milyar Dolar İhracat Hedefliyor

Yeşil ve yaşanabilir bir dünya için sürdürülebilirliğin en önemli ayaklarından birinin organik üretim ve ihracatını artırmak olduğuna inanan Türk organik sektörü, dünya organik sektörünün en büyük buluşması BioFach Organik Ürünler Fuarı’nda, Türk organik gıdalarını dünyanın beğenisine sundu.

Yıllık 1,6 milyon ton organik gıda üretimimiz olduğunu belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, dünya genelinde 121 milyar Avro’luk bir hacme ulaşan organik sektöründen yüzde 1 pay almayı hedeflediklerini, Bu yıl 14-17 Şubat 2023 tarihleri arasında Almanya’nın Nürnberg şehrinde düzenlenen BioFach Fuarı’na bu amaçla çeyrek asırdır Türkiye Milli Katılım Organizasyonu gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Türkiye Marka standında Dünyaca Ünlü Türk Şef İbrahim Önen’in, Türk organik ürünleriyle; organik severlere geleneksel Türk mutfağıyla Batı mutfağının harmanlandığı birbirinden lezzetli yemekler hazırlayıp ziyaretçilerin hem gözüne hem de midesine hitap ettiğini vurgulayan Eskinazi, “Avrupalılara bir lezzet şöleni yaşattık. Milli katılım organizasyonumuzla 16, bireysel 26 olmak üzere toplam 42 Türk firmamız BioFach Fuarı’na katıldı. Türk firmaları yoğun olarak; kuru meyve, tahıl ve bakliyat, dondurulmuş gıda, fındık, meyve suyu ürünlerini sergiledi. Fuar, 95 ülkeden 2 bin 765 firma ve 135 ülkeden 36 bin ziyaretçiyi buluşturdu.”

Avrupa Birliği’nin en çok ithalat yaptığı 3 ülke arasına girmeyi hedefliyoruz

Türkiye’de 49 bin çiftçinin 352 bin hektar alanda, 267 tür ve 1,6 milyon ton organik ürün ürettiği bilgisini paylaşan EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Türkiye’de organik üretime ayrılan alanlar yüzde 1,7 ile dünya ortalamasının üzerinde. Organik üretici sayısında AB’de 3., dünyada 12. Sıradayız. Ege Bölgesi organik üretim ve ihracatında lider konumda. Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’i Ege Bölgesi’nden gerçekleştiriliyor. Yıllık 3 milyon tona yakın organik ürün ithal eden Avrupa Birliği’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında 7. Sıradayız, hedefimiz bu listede ilk üçe girmek” diyerek sözlerini noktaladı.

Işık: “AB Yeşil Mutabakatına 35 yıl önce uyum sağladık”

Avrupa Birliği’nin 2019 yılında dünyanın gündemine getirdiği, Avrupa Yeşil Mutabakatı’yla; iklim krizine karşı daha yeşil ve yaşanabilir bir dünyanın temellerini attığını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, Türk organik sektörünün Avrupa Yeşil Mutabakatı hedeflerine uyum sağlamış bir sektör olduğuna dikkati çekti.

Organik sektörü olarak 1 milyar dolar ihracat hedefliyoruz

“Türkiye’nin de yaklaşık 35 yıllık organik sektöründe bir deneyimi var” tespitinde bulunan Başkan Işık, “Bu tecrübelerimizle diğer sektörlerimizin iklim kriziyle mücadelesine örnek olmalıyız ve 2050 yılına kadar Türkiye’nin karbon nötr hedeflerine ulaşmak için BioFach Fuarı ve benzer organizasyonlarda güçlü bir şekilde yerimizi almamız gerekiyor. En büyük ihraç pazarımız AB’nde konumumuzu korumak, sürdürülebilir ve çevreci üretim yapabilmek, küresel iklim krizine dur diyebilmek için insancıl bir ekosistemi tüm sektörlerimizde kurmak ve hayata geçirmek zorundayız. Ege İhracatçı Birlikleri olarak sürdürülebilirlik ile ilgili adımlarımızı atmak, stratejik planımızın öncelikli maddeleri arasında. Almanya Tarım Bakanı Cem Özdemir, pandemi sonrasında Almanya ve Avrupa Birliği organik üretimi yüzde 30 artırma kararı aldığını net bir şekilde dünya kamuoyuna iletti. Bizim de önceliğimiz topraklarımızı koruyarak, sağlıklı gıda üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak olacak. Organik üretimi artırmak için topraklarımızı korumamız şart. UR-GE ve ARGE projelerimizle bu başlığa odaklanacağız. Üniversiteler, Enstitüler, üreticiler bu konuda paydaşlarımız olacak. Günümüzde 500 milyon dolar seviyesinde olan organik ürün ihracatımızı bu sayede 1 milyar dolara çıkaracağımıza inanıyoruz” şeklinde konuştu.

BioFach Fuarı’nda 100’den fazla etkinlik yapıldı

BioFach Fuarı’nda organik ürünler konusunda uzmanlar eşliğinde 100 kadar workshoplar, sempozyum ve müzakereler yapılırken, BioFach’ın patronluğunu yapan IFOAM (International Federation of Agricultural Movements) tarafından sürdürülen “BioFach Congress” Programına yoğun bir katılım gerçekleştirildi. Fuar pandemi sonrası 2 yıllık aranın ardından kendi tarihi olan Şubat ayında düzenlendi. Pandemi sonrasındaki ilk fuar, ziyaretçi ve katılımcı sayısı olarak pandemi öncesi dönem rakamlarının gerisinde kalsa da, katılımcılar pandemi sonrası normalleşme süreci içerisinde değerlendirildiğinde katılımcı ve ziyaretçi sayılarından oldukça memnun kaldıkları bir fuar olarak değerlendirdiler. Özellikle ziyaretçi profili Türk firmalarını mutlu etti.

BioFach Fuarı’nı ziyaret eden Nürnberg Başkonsolosluğu Konsolos Vekili Ünal Atçalıoğlu ve Münih Ticaret Ataşesi Ali Bayraktar Türk firmalarının standlarını ziyaret ederek, Türk firmalarına Avrupa ve organik pazarıyla ilgili deneyimlerini aktardılar.

BioFach Fuarı’na Türkiye Milli Katılım Organizasyonuyla; Arnada Gıda Tic San. A.Ş., Biyo-Sam Organik Tarım Nakliye Gıda İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., Deniz Foods Dış Ticaret ve Gıda San. Ltd. Şti., Ertürk Üzüm ve Tarım Ürünleri A.Ş., Göknur Gıda Maddeleri Enerji İmalat İth. İhr. Tic. ve San. A.Ş., Işık Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., Kırlıoğlu Tarımsal Ürünler Gıda İnş. San. Tic. A.Ş., Mapeks Gıda ve Sanayi Mamulleri İhr. ve Tic. A.Ş., Nimeks Organik Tarım Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti., Osman Akça Tarım Ürünleri İth. İhr. San. ve Tic. A.Ş., Özgür Tarım Ürünleri San ve Tic A.Ş., Pagmat Pamuk Tekstil Gıda San. ve Tic. A.Ş., Saneks Kuru İncir İşl ve Tic A.Ş., Seyrani Agro Gıda San. Dış. Tic. Ltd. Şti, Tunay Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., ve Yavuz İncir Gıda Tarım Ticaret Limited Şirketi firmaları katıldı.

Acil Durumlarda İşçi Görev Tanımı Dışında Çalıştırılabilir mi ?

Yargıtay’a göre, “İş hukukunun en tartışmalı alanlarından biri çalışma koşullarının tespiti ile bu koşulların uygulanması, değişiklik yapılması, en nihayet işçinin kabulüne bağlı olmayan değişiklik ile işverenin yönetim hakkı arasındaki ince çizginin ortaya konulmasıdır.

İş hukuku, işçi hakları yönünden sürekli ileriye yönelik gelişimci bir karaktere sahiptir. Bu anlayıştan hareket edildiğinde, işçinin haklarının iş ilişkisinin devamı sırasında daha ileriye götürülmesi, iş hukukunun temel amaçları arasındadır. Çalışma koşulları bakımından geriye gidişin işçinin rızası hilafına yapılamaması gerekir.

İş ilişkisinden kaynaklanan ve işin yerine getirilmesinde tabi olunan hak ve borçların tümü, “çalışma koşulları” olarak değerlendirilmelidir.

4857 sayılı İş Kanununun 22. maddesindeki, “işveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir” şeklindeki düzenleme, çalışma koşullarındaki değişikliğin normatif dayanağını oluşturur.

Çalışma koşullarının değişikliğinden söz edebilmek için öncelikle bu koşulların neler olduğunun ortaya konulması gerekir.

Sözü edilen 22. maddenin yanı sıra Anayasa, yasalar, toplu ya da bireysel iş sözleşmesi, personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ile işyeri uygulamasından doğan işçi ve işveren ilişkilerinin bütünü, çalışma koşulları olarak değerlendirilmelidir.

İş sözleşmesinin esaslı unsurları olan işçinin iş görme borcu ile bunun karşılığında işverenin ücret ödeme borcu, çalışma koşullarının en önemlileridir. Bundan başka, işin nerede ve ne zaman görüleceği, işyerindeki çalışma süreleri, yıllık izin süreleri, ödenecek ücretin ekleri, ara dinlenmesi, evlenme, doğum, öğrenim, gıda, maluliyet ve ölüm yardımı gibi sosyal yardımlar da çalışma koşulları arasında yerini alır. İşçiye özel sağlık sigortası yapılması ya da işverence primleri ödenmek kaydıyla bireysel emeklilik sistemine dahil edilmesi de çalışma koşulları kavramına dahildir (Yargıtay 9.HD. 27.10.2008 gün 2008/29715 E, 2008/28944 K.).

Uygulamada, yazılı olarak yapılan iş sözleşmelerinde çoğunlukla işçinin yerine getireceği iş, unvanı, ücret ve ekleri belirtilmekle birlikte, çalışma koşullarının tespitine yönelik ayrıntılı düzenlemelere yer verilmemektedir. Bu noktada çalışma koşullarının tespiti ve değişikliğin yapılıp yapılmadığı konularında ispat sorunlarını beraberine getirmektedir. Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik yapıldığı konusunda ispat yükü işçidedir.

İş sözleşmesinde, gerektiğinde çalışma koşullarında değişiklik yapabileceğine dair düzenlemeler bulunması halinde, işverenin genişletilmiş yönetim hakkından söz edilir. Bu halde işveren, yönetim hakkını kötüye kullanmamak ve sözleşmedeki sınırlara uymak kaydıyla işçinin çalışma koşullarında değişiklik yapma hakkını sürekli olarak kazanmış olmaktadır. Örneğin, işçinin gerektiğinde işverene ait diğer işyerlerinde de görevlendirilebileceği şeklindeki sözleşme hükümleri, işverenin bu konuda değişiklik yapma hakkını saklı tutar. Anılan hak objektif olarak kullanılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshini sağlamak için sözleşme hükmünün uygulamaya konulması, işverenin yönetim hakkının kötüye kullanılması niteliğindedir (9. HD. 7.7.2008 gün, 2007/24548 E, 2008/19209 K.).

Çalışma koşullarını belirleyen kaynaklar arasında, iş sözleşmesinin eki sayılan personel yönetmeliği veya işyeri iç yönetmeliği gibi belgeler de yerini alır. Bu nedenle işçinin açık veya örtülü onayını almış personel yönetmeliği, iş sözleşmesi hükmü niteliğindedir. İşyerinde öteden beri uygulanmakta olan personel yönetmeliğinin kural olarak işçi ile iş ilişkisinin kurulduğu anda işçiye bildirilmesi gerekir. Daha sonra yapılacak olan değişikliklerin de işçiye duyurulması bağlayıcılık açısından gereklidir. Yasal veya sözleşme gereği bir zorunluluk olmadığı halde, işyerinde uygulana gelen “işyeri uygulamaları” da çalışma koşullarının belirlenmesinde etkindir.

İşyerindeki uygulamaların tüm işçiler yönünden ortak bir nitelik taşıması mümkün olduğu gibi, eşit konumda olan bir ya da birkaç işçi açısından süregelen uygulamalar da çalışma koşullarını oluşturabilir.

Çalışma koşullarının değiştirilmesi, işçiye hiç iş verilmemesi ya da daha az iş verilmesi şeklinde de ortaya çıkabilir. İşçinin parça başı ücret usulüne göre çalıştığı durumlarda bu durumun işçi aleyhine olduğu tartışmasızdır. Ancak işçiden iş görmesi istenmemekle birlikte, ücret ve diğer aynî veya sosyal haklarının aynen devam ettirilmesi de çalışma koşullarında değişiklik anlamına gelebilir. Gerçekten, işçinin çalıştığı sürece kendisini geliştirme imkanına sahip olduğu kabul edilmelidir.

İşçinin işyerinden kaynaklanan geçerli nedenlerle sürekli olarak işyerinin değiştirilmesi şeklinde bir uygulamanın varlığı halinde, başka işyerlerinde zaman zaman görevlendirilmesi çalışma koşulları arasındadır. Böyle bir durumda işçiye bir başka işyerinde görev verilmesi, kural olarak çalışma koşullarında değişiklik niteliğinde sayılmaz. Örneğin işçinin çeşitli şantiyelerin proje müdürü olması ve sürekli olarak değişik yerlerde kurulu bu şantiyelerde görev yapması halinde, kabul edilebilir sınırlar dahilinde aynı türdeki bir başka görevlendirmeyi reddedemez.

Çalışma koşullarındaki değişiklik, işverenin yönetim hakkı ile doğrudan ilgilidir. İşveren işyerinin kârlılığı, verimliliği noktasında işin yürütümü için gerekli tedbirleri alır. İş görme ediminin yerine getirilmesinin şeklini, zamanını ve hizmetin niteliğini işveren belirler. İşverenin yönetim hakkı, taraflar arasındaki iş sözleşmesi ya da işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinde açıkça düzenlenmeyen boşluklarda uygulama alanı bulur.

Yasanın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, çalışma koşullarının, tarafların karşılıklı uzlaşmaları ile değiştirilmesinin her zaman mümkün olduğu kurala bağlanmıştır. Çalışma koşullarında değişiklik konusunda işçinin rızasının yazılı alınması yasa gereğidir. Aynı zamanda işverence değişiklik teklifinin de yazılı olarak yapılması gerekir. İşçi çalışma koşullarında yapılmak istenen değişikliği usulüne uygun biçimde yazılı olarak ve süresi içinde kabul ettiğinde, değişiklik sözleşmesi kurulmuş olur. İşçinin değişikliği kabulü, sadece bu işlem yönünden geçerlidir. Bir başka anlatımla işveren işçinin bir kez vermiş olduğu değişiklik kabulünü, daha sonraki dönemlerde başka değişiklikler için kullanamaz.

İşçinin değişikliği kabul yazısının işverene ulaşma anına kadar bu değişiklikten vazgeçmesi mümkündür. Yazılı olarak bir kabul olmamakla birlikte işçinin değişikliği kuşkuya yer vermeyecek biçimde kabul anlamına gelen davranışlar içine girmesi halinde, işçinin bu davranışı 22. maddenin ikinci fıkrası anlamında, çalışma koşullarında anlaşma yoluyla değişiklik olarak değerlendirilmelidir. İşyerinde müdür unvanını taşıyan bir işçinin daha alt bir göreve verilmesi ve işçinin bu yeni görevini benimseyerek çalışması durumu buna örnek olarak verilebilir.

Yapılan değişiklik önerisi, altı işgünü içinde işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmediği sürece işçiyi bağlamaz. Bu sürenin geçirilmesinden sonra, işçinin değişiklik önerisini kabul etmesi, işçi tarafından işverene yöneltilen yeni icaptır. İşveren iş sözleşmesini ancak altı iş günlük sürenin geçmesinden sonra feshedebilir. İşçinin altı işgünü geçmesinden sonra yaptığı kabul beyanı üzerine işverenin iş sözleşmesini feshi, kendisine yöneltilen yeni icap beyanının örtülü olarak reddi anlamına gelir.

İşçi çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmez ve işyerinde çalışmaya devam edilirse, değişiklik gerçekleşmemiş ve sözleşme eski şartlarla devam ediyor sayılır. Bu durumda işveren, değişiklik teklifinden vazgeçerek sözleşmenin eski şartlarda devamını isteyebilir ya da çalışma koşullarında değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak koşulu ile sözleşmeyi feshedebilir

Acil ve arızî durumlarda işçinin görev tanımının dışında çalıştırılması ve onayı olmadan fazla mesai yaptırılması mümkündür. İşverenin yönetim hakkı bu tür olağanüstü durumlarda daha geniş biçimde değerlendirilmelidir. Örneğin işyerinde yangın, sel baskını veya deprem gibi doğal afetler sebebiyle önleyici tedbirlerin alınması sırasında, işçinin işverenin göstereceği her türlü işi, iş güvenliği tedbirleri ve insanın dayanma gücü dahilinde yerine getirmesi beklenir. Öte yandan, 4857 sayılı Yasanın 42. maddesi çerçevesinde zorunlu nedenlerle fazla çalışma işçinin kabulüne bağlı değildir ve yasal sınırlar gözetilerek işçinin işverence verilecek talimatlara uyması gerekir” [1].

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.02.07.2014 T., K.2012/21478., K.2014/22931 Legalbank.

Depremin Dış Ticarete Olumsuz Etkileri

Depremin Götürdükleri

Hiç istemesek de dünyanın neresinde olursa olsun deprem gibi bir felaketin götürdükleri, verdiği yıkıcı zararlar ekonomilere ciddi zararlar verir. Depremin var olduğu ülkedeki ekonomiye verdiği zararla birlikte morallerin bozulması sözle anlatılacak gibi değiller.

6 Şubat 2023’de ülkemizde peş peşe meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremi yaşayan illerimizde ekonomi, üretim tamamen durmuş adeta can pazarı oluşmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesi İllerinde meydana gelen bu depremin yaralarını sarmak, ekonominin tekrar deprem öncesine dönmesini görmek yıllar alacaktır.

Deprem Öncesi Gaib Güney Doğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Dış Ticaret Rakamları

Kaynak: https://www.gaib.org.tr/tr/istatistik-ve-raporlar.html

Gaziantep ki sanayisi günden güne gelişmekte ve bünyesinde oluşturduğu çeşitli organize sanayii bölgeleri ile Türk Ekonomisine önemli katkılar sunmaktadır.

Yukarıdaki tabloya bakıldığında GAİB Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği uhdesindeki illerdeki Ocak 2023 ayı dış ticaret rakamları Gaziantep’deki dış ticaret rakamları ile kıyas götürmeyecek derecede Gaziantep’in öncülüğünü ortaya koymuştur. Gaziantep tek başına Güneydoğu Anadolu’nun dış ticaretini sırtlamış durumdadır. Ülkemizin ve Güneydoğu Anadolu’nun yüz akıdır Gaziantep.

Gaib Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri’nin Deprem Sonrası Dış Ticaret Performansı Ne Olur ?

Hiçbir ülke yoktur ki hem deprem olsun, hem de ekonomisi şahlansın. Gaziantep’in liderliğini yaptığı Güneydoğu Anadolu dış ticaret rakamları bu depremle birlikte ciddi düşüş gösterecek. Zira Gaziantep’de bulunan organize sanayii bölgeleri gerek üretim, gerek mal temini, gerekse dış ticaret konularında acı fren yapacaktır.

Gaziantep başta olmak üzere depremden etkilenen diğer illerimiz de Anadolu’da bulunan çeşitli sanayii kuruluşlarına gerek ham madde, gerekse sanayii mamulü sağlamaktaydı. Şubat ayı sonunda T.C. Ticaret Bakanlığı’nın yayımlayacağı dış ticaret rakamlarına bakıldığında Gaziantep ve yöresindeki dış ticaret rakamlarının dramatik düşününe tanık olacağız.

Büyük geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Deprem felaketinde hayatlarını kaybeden kişilere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine baş sağlığı diliyorum.  İnanıyorum ki çalışkan, yaratıcı Gaziantep ve diğer illerimiz depremin yaralarını kısa sürede sarar, normal hayatlarına dönerler.

Ocak 2023 Ayı Türkiye’deki Dış Ticaret Rakamları

T.C. Ticaret Bakanlığı web sitesinden aldığım rakamları paylaşmak istiyorum;

Kaynak: https://ticaret.gov.tr/istatistikler/dis-ticaret-istatistikleri

Ocak 2022 yılı ihracat rakamları ile Ocak 2023 yılı ihracat rakamları kıyaslandığında adına “rekor” da dense ihracatta USD.19.376.000.000.- lık rakam ile artış görülmektedir. Ancak aynı dönemlerdeki ithalat rakamlarını kıyasladığımızda rekorun USD.33.742.000.000.- lık rakam ile  zirve yaptığı bir ithalat karşımıza çıkmaktadır. Rekorlardan söz ederken hem ithalat hem de ihracat rakamlarından aynı anda söz etmek daha da gerçekçi olur.

Ancak ülkemizin yaşadığı ve hepimizi yasa boğan deprem Şubat 2023 ayı ihracat rakamlarını daha da aşağıya çekeceğe benzer. Dilim söylemek istemese de gerçek olan; Gaziantep ihracatında ciddi gerileme olacağıdır.

İhracatçının Önünde Engeller Var

Depremin yaratacağı olumsuzluğun yanında ihracatçının önündeki en büyük engel gerçek enflasyon rakamlarının üretim maliyetlerini arttırıp, ihracatçının uluslararası platformlarda fiyat vermesinin önünde engel olmakla birlikte yaklaşık 6 aydır tam saha pres yapılan döviz kurlarının hiç hareket etmemesi, ihracatçının tamamen rekabet gücünü tırpanladığı gibi, kurların sabit kalması ithalatçılara ciddi destek görünümü sergilemektedir.

Dahası

Döviz kurlarının alış / satış arasındaki makasın da geçen haftadan beri ciddi anlamda açılması; yani döviz alış kurunun daha da aşağıya, döviz satış kurunun daha da yukarıya çıktığını görmekteyiz.

Bu ne demektir?

Bankada dövizi olanlar dövizini satmayacak, döviz almak isteyenler ise döviz büfelerinden veya Tahtakale’den pazarlıkla dövizini alacaktır. Serbest dövizi olan kişiler de dövizlerini bankalarda değil, serbest piyasada pazarlık yapmak suretiyle satmayı tercih edecektir.

Kur makasının daha da açılmasının ülkemiz ekonomisine faydası olacak mıdır sizce?

Reşat BAĞCIOĞLU

Otomotiv Sanayii Derneği, Ocak 2023 Verilerini Açıkladı!

Ocak Ayında Üretim Yüzde 24, İhracat Yüzde 17 Arttı

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2023 yılının Ocak ayı verilerini açıkladı. Bu kapsamda yılın ilk ayında toplam üretim bir önceki senenin aynı ayına göre yüzde 24 artarak 111 bin 837 adet, otomobil üretimi ise yüzde 48’lik artışla 70 bin 723 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte de toplam üretim 116 bin 730 adede ulaştı. Otomotiv ihracatı ise 2022’nin aynı ayına göre adet bazında yüzde 17’lik yükselişle 79 bin 381 adedi buldu. Otomobil ihracatı da yüzde 46,1 oranında artarak 51 bin 122 adet oldu.

Türkiye otomotiv sanayiine yön veren 13 büyük üyesiyle sektörün çatı kuruluşu olan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), 2023 yılının Ocak ayına ait üretim ve ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Ocak ayında toplam üretim bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24 artarak 111 bin 837 adet, otomobil üretimi ise yüzde 48’lik artış göstererek 70 bin 723 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte de toplam üretim 116 bin 730 adede ulaştı.

Ticari Araç Pazarı Yüzde 51 Arttı

Yılın ilk ayında ticari araç üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4 düşüş gösterdi. Ocak ayında ağır ticari araç grubunda üretim yüzde 56 artarken, hafif ticari araç grubunda üretim yüzde 8 geriledi. Bu dönemde, yük ve yolcu taşıyan ticari araç üretimi yüzde 4 oranında gerilerken, traktör üretimi yüzde 36’lık büyümeyle 4 bin 893 adede yükseldi. Pazara bakıldığında, 2022 yılı Ocak ayına göre ticari araç pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 49 arttı, ağır ticari araç pazarı yüzde 62 oranında artış gösterdi.

Pazar, 10 Yıllık Ortalamaların Üzerinde

Ocak ayında toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 artarak 53 bin 509 adet düzeyinde gerçekleşti. Ocak ayında, otomobil pazarı ise yüzde 29 oranında büyüyerek 37 bin 288 adede ulaştı. Son 10 yıllık ortalamalara bakıldığında da 2022 yılı Ocak ayında toplam pazar yüzde 55, otomobil pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 67, ağır ticari araç pazarı ise yüzde 67 oranında artış gösterdi. Ocak ayında otomobil pazarında yerli araç payı yüzde 31 olurken, hafif ticari araç pazarında yerli araç payı yüzde 44 olarak gerçekleşti.

Toplam İhracatta Yüzde 17’lik Artış Var !

Ocak ayında otomotiv ihracatı 2022’nin aynı ayını göre adet bazında yüzde 17 oranında artarak 79 bin 381 adet olarak gerçekleşti. Otomobil ihracatı ise yüzde 46’lık yükselişle 51 bin 122 adet oldu. Aynı dönemde, traktör ihracatı da yüzde 25 artarak bin 718 adet olarak kayıtlara geçti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, otomotiv sanayi ihracatı Ocak ayında toplam ihracattan aldığı yüzde 14 pay ile ilk sırada yer aldı.

2,8 Milyar Dolarlık İhracat Yapıldı

Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre toplam otomotiv ihracatı dolar bazında yüzde 23, Euro bazında ise yüzde 29 artış sağladı. Bu dönemde, toplam otomotiv ihracatı 2,8 milyar doları bulurken, otomobil ihracatı yüzde 40’lık artışla 874 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Euro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 48 artarak 811 milyon Euro oldu. Aynı dönemde, dolar bazında ana sanayi ihracatı yüzde 26, tedarik sanayi ihracatı ise yüzde 20 oranında arttı.

ÖZET DEĞERLENDİRME – 2022/2023

2023 yılı Ocak ayında toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24, otomobil üretimi yüzde 48 oranında arttı. Ocak ayında toplam üretim 111 bin 837 adet, otomobil üretimi ise 70 bin 723 adet düzeyinde gerçekleşti.

2023 yılı Ocak ayında toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 artarak 53 bin 509 adet düzeyinde gerçekleşti. Ocak ayında otomobil pazarı ise yüzde 29 oranında artarak ve 37 bin 288 adet olarak gerçekleşti.

Ticari araç grubunda, 2023 yılı Ocak ayında üretim yüzde 4 seviyesinde azalırken, ağır ticari araç grubunda yüzde 56 arttı, hafif ticari araç grubunda ise yüzde 8 seviyesinde azaldı. 2021 yılı Ocak ayına göre ticari araç pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 49 ve ağır ticari araç pazarı ise yüzde 62 oranında azaldı.

2023 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 17, otomobil ihracatı yüzde 46 oranında arttı.  Ocak ayında, toplam ihracat 79 bin 381 adet, otomobil ihracatı ise 51 bin 122 adet düzeyinde gerçekleşti.

2023 yılı Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre, toplam otomotiv ihracatı Dolar bazında yüzde 23, Euro bazında ise yüzde 29 arttı. Bu dönemde toplam otomotiv ihracatı 2,8 Milyar $ olarak gerçekleşirken, otomobil ihracatı yüzde 40 artarak 874 Milyon $ seviyesinde gerçekleşti. Euro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 48 artarak 811 Milyon € seviyesinde gerçekleşti.

OTOMOTİV SANAYİİ 2023 YILI OCAK AYI SONUÇLARI

ÜRETİM

  • 2023 yılı Ocak ayında toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artarak toplam 111 bin 837 adet olarak gerçekleşti.
2013-2023 Toplam ve Otomobil Üretim Gelişimi (Ocak) (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında traktör üretimi ile birlikte toplam üretim 116 bin 730 adet olarak gerçekleşti.
  • 2023 yılına göre, yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar üretimi, 2022 yılı Ocak ayında yüzde 4 seviyesinde azalırken, ürün grubu bazında üretim:
  • Kamyonda yüzde 52
  • Midibüste yüzde  86
  • Otobüste yüzde 81 oranlarında artarken
  • Minibüste   yüzde 8
  • Kamyonette yüzde 8 oranlarında azaldı.
  • 2023 yılı Ocak ayında otomobil üretimi, 2022 yılına göre yüzde 48 oranında artarak 70 bin 723 adet düzeyinde gerçekleşti.
2013-2023 Otomobil Üretim ve İhracat Gelişimi (Ocak) (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında traktör üretimi yüzde 36 oranında azalarak 4 bin 893 adet oldu.
2013-2023 Traktör Üretim Gelişimi (Ocak) (x1000)

PAZAR

  • 2023 yılı Ocak ayında toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 35 artarak 53 bin 509 adet düzeyinde gerçekleşti.
10 Yıllık Ortalama ve 2023/2022 Toplam Satışlar (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında otomobil satışları, 2021 yılı aynı ayına göre yüzde 29 oranında arttı ve 37 bin 288 adet olarak gerçekleşti
10 Yıllık Ortalama ve 2023/2022 Otomobil Satışları (x1000)
  • 2023 yılı Ocak ayında otomobil pazarında ithalatın payı yüzde 69 olarak gerçekleşti.
  • 2023 yılı Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre toplam otomobil satışları yüzde 29, ithal otomobil satışları yüzde 46 ve yerli otomobil satışları yüzde 1 oranlarında arttı.
Otomobil Pazarında İthalatın Pazar Payı (%)
  • 2023 yılı Ocak ayında hafif ticari araç (minibüs + kamyonet) pazarında ithalatın payı yüzde 56 olarak gerçekleşti.
  • 2023 yılı Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre toplam hafif ticari araç satışları yüzde 49, yerli hafif ticari araç yüzde 1 oranlarında azalırken, ithal hafif ticari araç satışları yüzde 146 oranında arttı.
Hafif Ticari Araç Pazarında İthalatın Pazar Payı (%)
  • 2023 yılı Ocak ayında; bir önceki yılın aynı ayına göre ağır ticari araç pazarı yüzde 62 artarak 2 bin 615 adet, kamyon pazarı yüzde 56 oranında artarak 2 bin 343 adet, otobüs pazarı yüzde 227 oranında artarak 98 adet ve ise midibüs pazarı ise yüzde 112 oranında azalarak 174 adet düzeyinde gerçekleşti.
  • Son 10 yıllık ortalamalara göre 2023 yılı Ocak ayında toplam pazar yüzde 55, otomobil pazarı yüzde 51, hafif ticari araç pazarı yüzde 67 ve ağır ticari araç pazarı yüzde 67 oranlarında artış gösterdi.
Pazar 10 Yıllık Ortalama

(x1000)

2023

(x1000)

Değişim

%

Toplam 34,5 53,5 +55
Otomobil 24,8 37,3 +51
HTA 8,1 13,6 +67
ATA 1,6 2,6 +67

Not: Yapılan kapsamlı veri analizi çerçevesinde, veri tabanımızdaki son 10 yıllık Ağır Ticari Araç Pazarı verileri Temmuz 2018 itibariyle revize edilmiştir.

İHRACAT

  • 2023 yılı Ocak ayında adedi 51 bin 122 adet otomobil olmak üzere, toplam üretimin yüzde 71’ini oluşturan 79 bin 381 adet taşıt ihraç edildi. 2023 yılı Ocak ayında gerçekleşen taşıt aracı ihracatı, 2021 yılı aynı ayına göre yüzde 17 arttı.
  • Bu ayda otomobil ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 46 oranında artarken, ticari araç ihracatı yüzde 14 oranında azaldı. Traktör ihracatı ise 2022 yılına göre yüzde 25 artarak bin 718 adet olarak gerçekleşti.
Taşıt Araçları İhracatı (Adet)
  • Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) verilerine göre, 2023 yılı Ocak ayında toplam ihracat, 2022 yılına göre yüzde 23 oranında arttı ve 2,8 milyar $ oldu. Euro bazında ise yüzde 29 artarak 2,6 milyar € olarak gerçekleşti.
  • Bu dönemde, dolar bazında ana sanayi ihracatı yüzde 26 oranında , yan sanayi ihracatı yüzde 20 oranında arttı.
Otomotiv Ana ve Yan Sanayi İhracatı (ABD $) Kaynak: Uludağ İhracatçı Birlikleri. UİB tarafından OSD için özel olarak analiz edilen Otomotiv İhracatı kapsamında; UİB Türkiye Geneli Otomotiv Endüstrisi sınıflandırmasına kıyasla “Römork ve Yarı Römork” , “Tarım Traktörü” verileri dahil edilmekte; “Kullanılmış Araçlar” ,”İki Tekerlekli Taşıtlar”, “Demiryolu Taşıtları” hariç tutulmaktadır.
  • Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, toplam otomotiv sanayi ihracatı, 2023 yılı Ocak ayında yüzde 14 pay ile ihracat sıralamasında ilk sırada yer aldı.
Kaynak: TİM