İŞ İMKANI SUNAN ”Online Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı” Sertifika Programı Yeniden Başlıyor. Son Başvuru 28 Ocak 2022
Tedarik Sanayii 2022’de 2 Milyar Dolar Yatırım Yapacak
Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Albert Saydam, otomotiv sektöründe 2021 yılı değerlendirmelerini ve 2022 öngörülerini paylaştı. Albert Saydam, özellikle tedarik sanayisinin pandemi döneminde yaşanan krizi fırsata çevirdiğine vurgu yaparak, “Türkiye pandemi döneminde Uzak Doğu ülkelerinin yaşadığı tedarik sorununu krize çevirmeyi başardı. Özellikle ana pazar olan Avrupa’ya yakınlığımız ve esnekliğimiz sayesinde Çin’e önemli bir alternatif olduğumuzu gösterdik. Bu dönemde belli Avrupa ülkelerine ihracatımız ciddi oranda artış gösterdi. 650 milyon dolarlık ihracat artışı ile Almanya bu konuda başı çekerken Rusya’ya gerçekleştirilen ihracatta 237 milyon dolarlık (%61) bir artış yaşandı. Bunun nedeni ise elbette fiyat artışları ve Çin yerine Türkiye’nin devreye alınması oldu. Otomotiv tedarik sanayimiz için yatırımlar 2021 senesinde yaklaşık 1,5 milyar dolar mertebesinde iken bu sayı 2022’de 2 milyar dolar olacaktır. Bununla birlikte Türkiye otomotiv ana sanayisindeki elektrikli yatırımlar ise tedarik sanayisinin bu yönde gelişimini destekliyor. Son üyemiz, Farasis ve TOGG ortaklığından doğan SIRO da bunun bir kanıtı” açıklamalarında bulundu.
Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD), otomotiv sektöründe 2021 yıl değerlendirmesini, yaşanan güncel gelişmeleri, tedarik sanayisindeki son durumu ve sektöre ilişkin gelecek öngörülerini paylaştı. 2021 yılında otomotiv sektörünün pandemi ile birlikte patlak veren birçok farklı kriz ile karşı karşıya olduğu bir yıl olarak geçtiğini vurgulayan TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Albert Saydam, “Yaşanan bütün olumsuz gelişmelere rağmen, 2021 yılı dünyada, yüzde 1’lik büyümenin olduğu bir yıl oldu. Avrupa’da da yüzde 5 oranında bir küçülme vardı ancak 2022’de yine olumlu öngörülerle yıla başlıyoruz. Türkiye otomotiv sanayisi ve özellikle tedarik sanayii önemli global adımlar attı. Çin’in bu dönemde özellikle lojistik sorunları sebebiyle Avrupa tarafından daha az tercih edilir hale gelmesi, Türkiye’nin tedarik sanayisinin ihracat konusunda bir adım öne çıkmasını sağladı.
“Tedarik sorunları 2022’ye taşındı”
Küresel otomotiv endüstrisindeki ciddi belirsizliklerin sürdüğünü belirten TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Albert Saydam, “Türkiye otomotiv sanayisi olarak da sorunları tamamen geride bırakmış değiliz. Önümüzdeki haftalarda da iki ana sanayimizin çeşitli nedenlerle, tedarikteki sorunlardan dolayı duruş yaşaması kuvvetle muhtemel olduğunu görüyoruz. Yani 2022’ye başlarken 2021’i tamamen geride bırakamadık. Sorunlarını 2022’ye de taşımak durumunda kaldık” dedi.
“Pandemi sonrası trendler değişti”
Albert Saydam: “2020’den sonra pandemi ile ticarette bir açılma oldu, küresel olarak. Bundan dolayı kamyon ve kamyonet satışlarında ve üretiminde de, olumlu bir sonuç olduğunu, önemli bir gösterge olduğunu görebilirsiniz. Fakat otobüs ve minibüs, turizm ve seyahat halen kısıtlı olarak yapılabildiğinden dolayı, orada bir olumsuzluk görüyoruz. Geçen seneye göre otobüste, zaten 2021 yüzde 14’lük bir küçülme vardı, Türkiye’deki üretiminde, şu an onun üzerine yüzde 30’luk bir küçülme daha geldi. Evden çalışmanın getirmiş olduğu gıda tüketiminin artması, tarıma yönelik ihtiyacı da arttırıyor. Bu da traktörle ilgili satışların son iki senede, üst üste yüzde 59 ve yüzde 46’lık bir büyümeye işaret ediyor.”
“Yatırımlar hızla devam ediyor”
Hem otomotiv ana sanayisinin hem de tedarik sanayisinin yatırımlarının hız kesmeden sürdüğüne vurgu yapan Albert Saydam, “Otomotiv tedarik sanayimiz için yatırımlar 2021 senesinde yaklaşık 1,5 milyar dolar mertebesinde iken bu sayı 2022’de 2 milyar dolar olacaktır. Üyelerimizin yatırımları çeşitli belirsizliklere veya olumsuz risk tablolarına rağmen devam etmekte ve bu olumlu bir gelişme. 2021’in olumlu konulardan bir tanesi de ana sanayi açısından da ciddi yatırımlar anons edilmesi oldu. Ayrıca TOGG’un yatırım programına uygun bir şekilde adımlarını atması, en sonda CES Fuarı’nda bayrağımızı dalgalandırması ve orada tüm Türkiye’yi temsil etmesi tabii ki hepimizi gururlandırdı. Bunun yanı sıra Ford Otosan’ın yatırım anonsunu yaptığı yeni ticari aracı, Toyota’nın 2 bin 500 kişilik istihdam arayışında olduğuna dair açıklamaları, bunlar hep bu senenin 2021’i bitirirken 2022’ye ve daha sonrasına olumlu bakmamızı sağlayan haberler oldu” açıklamasında bulundu.
“Ana sanayi yatırımları tedarik sanayisini tetikliyor”
Otomotiv ana sanayisindeki elektrifikasyon yatırımlarının ciddi ölçüde artmasının tedarik sanayisini de etkilediğini vurgulayan TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Albert Saydam, “Elektrikli yatırımlar Türkiye sanayisinde arttıkça, tedarik sanayisinin de kendisini bu konuda geliştirmesi ve dönüşmesi kaçınılmaz bir gerçek oluyor. Bu konuda da yatırımlarımız hız kazanıyor. Son üyemiz de SIRO oldu. Bilindiği üzere Farasis ile TOGG’un ortak girişimi olarak ortaya çıktı ve bu otomotiv sanayisindeki dönüşümün bir teyidi oldu.
Çalışanlarda Dunning-Kruger Etkisi
Dr. Mehmet KAPLAN-Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi
Dunning-Kruger etkisi ya da sendromu olarak ortaya çıkan ve cehaletten doğan cesaret olarak da ifade edilen bir kavramdır. David Dunning ve Justin Kruger tarafından geliştirilen bu kavram 2000 yılında yazarların Nobel Ödülü almalarını sağlamıştır. “Vasıfsız ve Farkında Değil” adlı çalışmalarında; bir örgütte görevlerinde düşük yeterliliğe sahip olan bireylerin yeterliliklerini abarttığı bilişsel bir önyargı varsayımından hareketle kavramı ifade etmişlerdir. Bu etkiye ya da sendroma göre örgüt içinde belirli bir alanda ya da konuda vasıfsız ya da yetenekleri sınırlı bireylerin, gerçekte olduğundan çok daha fazla bilgi ve beceriye sahip olduklarına inanma eğilimleri bulunmaktadır.
Dunning-Kruger etkisi ya da sendromunun temelinde bireylerin kişisel özelliklerini, alışkanlıklarını, bildiklerini veya yaptıklarını doğru şekilde değerlendirememeleri yer almaktadır. Bireyin örgüt içerisinde kendisine verilen görevi ya da projeyi yapabilme güdüsü içinde olduğu ve hiçbir şey bilmemesine rağmen “ben yaparım, bundan daha kolay ne var, ekibimle hızlı bir şekilde bitiririm gibi” ifadelerle görevi ya da projeyi özümsemiş gibi görünmesi durumu vardır. Birey aslında sahip olduğu ya da olmadığı bilgileri abartmakta kendisini daha etkin göstermeye çalışmaktadır.

Yukarıdaki şekilde de görüldüğü üzere örgüt içerisinde birey “ben her şeyi biliyorum” evresinde bilgi düzeyinde oldukça yetersizdir. Ancak bu yetersizliği güven bakımından pozitif bir yanlılık içinde zirvededir. Birey konu ile ilgili bilgisi arttıkça “bu konu çok zormuş” evresine girmektedir. Bu evrede bireyin bilgisi belli bir düzeye gelmiş ancak güveni oldukça düşmüştür. Aslında birey bu evrede kendi yetersizliğinin farkına varmaktadır. “Bir şeyler öğrendim” evresinde ise bireyin bilgi düzeyi artışını sürdürmekte buna bağlı olarak güveninde de artış olmaktadır. Son evre olan “gerçekten çok karmaşık bir konuymuş” evresinde ise artık birey konunun önemli derecede bilgi sahibi olmakla ilişkili olduğunu ifade etmekte sahip olduğu güven artan bilgisiyle gerçekleşmektedir.
Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi:
Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.
- Kruger, J., & Dunning, D. (1999). Unskilled and unaware of it: how difficulties in recognizing one’s own incompetence lead to inflated self-assessments. Journal of personality and social psychology, 77(6), 1121
Ödül ve Ceza Sistemi ile Merak ve İlginin Bellek Üzerine Etkisi
Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu
“İnsan aklında keşfettiğimiz ilk ve en basit duygu meraktır.” Edmund Burke
Kısa süreli ödül vermeler, bireylerdeki fiziksel tepkileri geçici olarak uyarabilmektedir. Ödüller, daha karmaşık olan davranışların oluşumuna yardımcı olmaz ve bunu engellerler. Sadece ödül veya ceza sistemine dayandırılan öğrenmeler, kalıcı öğrenmeyi sağlamakta yetersizdir. Ödül ve cezanın ortadan kalkmasıyla, bireylerde psikolojik olarak sönme gerçekleşir. İçsel güdülenmeye dayalı olarak öğrenilmeyen bilgiler, ezber olarak gerçekleşir. Ödül ve ceza sisteminin, ortadan kalkmasıyla, ezberlenen bilgiler, mekanik bir çürümeye maruz kalır. Bu durum, bazı öğrenmelerin neden kalıcı olmadığını ve öğrenilen bilgilerin neden hayata geçirilmediği konusunu açıklamaktadır. Ceza, tepkide bulunmayı azaltan her türlü sonuç olarak tanımlanmaktadır. Ödül ve ceza sistemleri kullanılarak yapılan öğrenmelerde; kişiler, problem çözme yeteneklerini geliştiremez ve bilgiyi yapılandıramazlar.
Kişiler, bilintiyi ezberleyen ve dışa bağımlı durumda olan bireyler olmaktadır. Ceza, davranışı değiştirmek gibi bir etki yaratması yanında istenmeyen yan etkilere de neden olur. Bunlar; korku veya saldırganlık göstermek, cezayla ilişkisi olan bütün durumlardan kaçınmak, yani pasif kalmaktır (Şekil 1).

Merak ve ilgi uyandırılarak yapılan öğrenmeler, içsel güdülenmeyi sağlanmaktadır. Bu şekildeki öğrenmeler daha kalıcı olmaktadır (Şekil 2).

Bireydeki ödül sistemi, limbik sistem içinde yer alır. Limbik sistem, günlük yaşantımız içerisindeki, güzel ve iyi duyguları ödüllendirmektedir. Ödüller, nöronların alıcı bölgelerini birleştiren nörotransmitter gibi bir açma-kapama devresi olarak çalışırlar. Bu açma-kapama devresi olmazsa beyin hücreleri rastgele ateşlenmektedir. Bu ise tüm deneyimlere, aynı önemin verilmesine neden olur. Çevremiz, sürekli ve farklı uyarıcıların oluştuğu bir ortam durumundadır. Beyin, çevresindeki tüm uyarıcılara, farklı anlamlar verir. Çevresindeki uyarıcıları anlamlandırdığı ve mutluluk hissettiğinde, beyin kendisini ödüllendirir. Ödüllerin ana amacı, bireyi güdülemektir.
Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz.
Mert, G. (2017). Organizasyonlarda Bireysel Hafıza, Artikel Yayıncılık, İstanbul. https://www.gozdemert.com/ebook/BH.pdf
Kamu İhaleleri Açısından 2022 Yılı SGK ve Vergi Borcu Sınırları
Bilindiği üzere, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri gereği belli limitlerin üzerinde SGK ve Vergi borcu olan kişiler ihale dışında bırakılmaktadırlar.
İhaleye katılan istekliler SGK ve Vergi borcu olmadığına ilişkin taahhütnameyi teklif mektuplarının ikinci maddesinde vermektedirler. Sözleşme imzalamaya davet edilen firmalar, sözleşme aşamasında söz konusu belgeleri idarelere sunmak zorundadırlar. SGK borcu sınırı her sene brüt asgari ücret ile orantılı olarak değişmektedir. Vergi borcu sınırı ise Yönetmeliklerde düzenlenmiş olup uzun yıllardır sabittir.
Kamu İhale Tebliği 17/3.1.2 ve 17/3.1.3 maddelerinde belirtilen SGK borç limitlerini hesaplamak için; aşağıdaki 2 parametre gerekmektedir.
2022 prime esas aylık kazanç üst sınırı= 37.530,00 TL
2022 yılı aylık brüt asgari ücret tutarı = 5.004,00 TL
Bu değerlere göre SGK ve Vergi borcu Sınırları 2022 yılı için aşağıdaki gibidir;

Mehmet ATASEVER
Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen
Sertifika Programı: Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı
2. DÖNEM Katılım şartları ve kayıt için İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ:İşveren Nakdi Yemek ve Yol Ücreti Yerine, İkame Olarak Yemek ve Otobüs Bileti Verebilir mi?
LÜTFİ İNCİROĞLU
İşveren tarafından iş şartlarında yapılan değişiklik, işverenin yönetim hakkı kapsamında kalıyorsa esaslı değişiklik sayılmaz. Kısaca işveren yönetim hakkının kapsamında bulunan konularda tek taraflı değişiklik yapabilir. Örneğin, nakdî yemek ücreti ödemesinin kaldırılıp ikame olarak yemek verilmesi, nakdî yol ücreti ödemesinin kaldırılıp yerine ikame olarak otobüs bileti verilmesi, işverenin yönetim hakkı kapsamında olup, iş şartlarında esaslı değişiklik sayılmaz ve bu konuda işçinin yazılı muvafakatinin alınması gerekmez. Ancak nakdî yemek veya yol ücretinin niteliği değiştirilmeden miktarının azaltılması veya kaldırılması ise, iş şartlarında esaslı değişiklik mahiyetinde olup değişikliğin geçerli olabilmesi için işçinin açıkça yazılı onayı gerekir[1].
İşverenin yönetim hakkı yasadan, sözleşmeden ve işyeri uygulamasından kaynaklanabilir. Bu konuda en yaygını, işçinin imzaladığı sözleşme veya sözleşmenin eki niteliğindeki yönetmelik hükümleri ile değişiklik yapılmasını kabul etmesidir. Ancak yönetim hakkı kapsamında kalan değişikliğin, işçinin kişilik haklarına, emredici kurallara ve ahlaka aykırı olmaması, işverenin bu hakkını dürüstlük kuralına uygun kullanması gerekir. Bir başka anlatımla, işveren yönetim hakkı kapsamında kalan değişiklik yetkisi, sözleşme özgürlüğünün sınırları kapsamında incelenmeli, dar yorumlanmamalı ve işveren bu hakkı keyiflik denetimine tabi tutulmalıdır. Yönetim hakkı kapsamında kalan veya sözleşme ile kabul edilen ve geçerli sayılan değişikliklerde, işçinin işverenin bu talimatına uyması gerekir. Aksi halde, değişiklik esaslı değişiklik olmadığından işveren 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/11.h maddesi uyarınca ödevleri hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etme veya görev yerine gitmemekten dolayı aynı maddenin (g) fıkrası uyarınca devamsızlık nedeni ile iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkına sahiptir [2].
Bu nedenle, birden çok işyeri bulunan bir işverenin, işçiyi kendisine ait işyerlerinden herhangi birinde çalıştırma yetkisini saklı tuttuğu sözleşme hükümleri geçerlidir. Örneğin bir mühendis ile yapılan iş sözleşmesinde, işverene ait değişik illerdeki işyerlerine “tayin edilebileceği” ile ilgili hüküm konulmuş ise, işverenin işyeri değiştirme yetkisini saklı tuttuğundan, mühendisin bir ilden diğerine “tayin edilmesi” durumunda buna uyma zorunluluğu vardır.
Yargıtay’a göre, “İşçinin aldığı ücret miktarının düşürülmesi, ikramiyenin veya sosyal yardımın kaldırılması, işçinin işyeri organizasyonunda mevcut görevinden daha alt seviyedeki bir göreve atanması, çalışma koşullarının ağırlaştırılması gibi durumlar, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22 nci maddesi anlamında iş sözleşmesinin içeriğinin işçi aleyhine değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Bu tür değişiklikler, yukarıda sözü edilen kurallar doğrultusunda ancak işçinin yazılı onayı ile yapılabilir. İşçinin açıkça onay vermediği esaslı değişiklikler işçiyi bağlamaz. Ücret indirimine dair esaslı değişikliğin işçi tarafından açıkça kabul edilmemesine rağmen ödeme döneminde daha az ücret ödenmesi, hatta bu ödemeye dair ücret bordrosunun işçi tarafından imzalanması durumunda dahi işçinin fark ücret isteme hakkı devam eder. …[3]. İş Kanunu anlamında bu gibi sebeplerin işveren bakımından “haklı” (m.25) veya en azından “geçerli” (m.18) sebep sayılmaya devam edeceği kuşkusuzdur.
Bunun gibi, işyeri değişikliği konusunda sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde de işveren “yönetim hakkına” dayanarak “iyi niyet kuralları” (TMK. m.2) çerçevesinde bu yetkisini her zaman kullanabilir. Özellikle işletmenin ekonomik ve teknik zorunluluklarından kaynaklanan hallerde işçinin “işinin değiştirilmesi” gibi, “bir işyerinden diğerine nakledilmesi” de mümkündür [4]. Yeter ki sözleşmede herhangi bir hüküm bulunmadığı için işverenin yönetim hakkına dayanarak yaptığı değişiklik, işçi bakımından ek bir külfet getirmesin …
Nitekim uygulamada Yargıtay, “sözleşmede işverene böyle bir yetki verilmiş” olmasına rağmen, “işçi aleyhine” sayılabilecek işyeri değişikliklerini kabul etmemektedir: “İşçi, Türkiye genelinde işverenin bütün işyerlerinde çalışma koşulunu iş sözleşmesinde açıkça kabul etmiş olsa bile, bu koşulun bağlayıcılığını mutlak olarak kabul etmek doğru olmaz. Nakil, işçinin sosyal ve ekonomik durumu ile sonraki durumu arasında işçi aleyhine büyük farklar yaratmamalıdır [5].
Öyleyse, işçi bütün işyerlerinde çalışma koşulunu iş sözleşmesinde açıkça kabul etmiş olsa bile “aleyhine” sayılabilecek işyeri değişiklikleri sonucu, sosyal ve ekonomik durumu ile sonraki durumu arasında aleyhine büyük farklar yaratılıyorsa ve bu değişikliği kabul etmemesinden dolayı iş sözleşmesinin feshinde, iş güvencesi hükümleri çerçevesinde iş mahkemesine dava açabilir.
Sonuç itibariyle, nakdî yemek ücreti ödemesinin kaldırılıp ikame olarak yemek verilmesi, nakdî yol ücreti ödemesinin kaldırılıp yerine ikame olarak otobüs bileti verilmesi, işverenin yönetim hakkı kapsamında olup, iş şartlarında esaslı değişiklik sayılmaz ve bu konuda işçinin yazılı muvafakatinin alınması gerekmez. Ancak nakdî yemek veya yol ücretinin niteliği değiştirilmeden miktarının azaltılması veya kaldırılması ise, iş şartlarında esaslı değişiklik mahiyetinde olup değişikliğin geçerli olabilmesi için işçinin açıkça yazılı onayı gerekir.
[1] Y9HD.25.04.2016 T., E.2016/12449, K.2016/10241 Legalbank.
[2] Y9HD.25.5.2010 T., E. 2009/20411, K.2010/14372 Legalbank.
[3] Y9HD.29.2.2016 T., E.2016/680, K.2016/4162 Legalbank.
[4] Y9HD.22.10.2018 T., E.2018/1407, K.2018/18821 Legalbank.
[5]Y22HD.14.1.2016 T., E.2014/27342, K.2016/2061 Çalışma ve Toplum.
Akaryakıt Fiyatının 15 Lira Olması Hayal Olmadı
AKARYAKIT 15 LİRA HAYAL Mİ?
Kasım 2021 ayında yazdım bu yazımı. Akaryakıt 15 Lira olur mu diye. Hadi canım sen de diyeceksiniz şimdi. Bence hayal değil. Nice hayal diye düşündüğümüz uçuk fiyatlar gerçekleşmedi mi?
Hayal olmadı. Akaryakıtın litresinin 15 Lira olmasına şunun şurasında ne kaldı ki?
DÜNDEN BUGÜNE PETROL FİYATLARI
Petrol dünyanın huzuru açısından değerlendirildiğinde vazgeçilmez bir silah olmuştur. Pek çok ülkenin milli gelirinin petrol geliri olduğu düşünüldüğünde, petrol fiyatları yükseldiğinde, petrol ihraç eden ve üreten ülkelerin gelirleri ve refah düzeyleri de artmaktadır. Hatta petrol gelirleri o ülkenin davranışlarını dahi değiştirmekte, adeta şımartıyor.


Yukarıdaki grafiği incelediğimizde 1987 yıllarından bugüne kadar seyir; petrolün varili USD.10.- ila USD.20.- arasında değişmiştir 2000’li yıllara kadar. Sonrasına bakalım…
HAM PETROL FİYATLARI

Petrolün geldiği en yüksek nokta 2008 yılları civarında olmuş ve varili USD.160.- olarak piyasalarda işlem görmüştür.
Dünya Genelinde 1946-2020 Arası Brent Petrolü Varil Fiyatları

2008 yıllarında USD.165.- / varil olan petrol hızlı bir dalgalanma gösterdi, fiyatlar USD.50.- / varil olduktan sonra tekrar USD.120.- / varil zirvesine çıktıktan sonra 2020 yılında petrol USD.20.- / varil seviyesine kadar geriledi.

BUGÜNKÜ PETROL FİYATLARI
Kasım 2021 ayı başında petrolün fiyatı USD.83.- / varil. Pandemi döneminde USD.1.-/ varil olan petrolün fiyatının geldiği nokta USD.83.- / varil.
Ülkemizdeki akaryakıt fiyatları da şu şekildedir:

Kasım 2021 ayından bugüne ne kadar süre geçti ki ?

Uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatları pek yükselmedi aslında. Asıl yükselen akaryakıttan alınan ÖTV oranlarının ciddi oransa arttırılması, ülkemizdeki akaryakıt fiyatının yukarı tırmanmasında en büyük etkenlerden bir tanesi olmuştur.
AKARYAKITIN LİTRESİ 15 LİRA OLUR MU ACEP?
Neden olmasın ki ? Önünde bir engel mi var ? İçinizi karartmak gibi olmasın ama petrolün fiyatı USD.120.- / varil olduğunu ve USD / TRL fiyatının da 2022 yılı içinde TRL.12.- olduğunu düşünün. Ne dolar yerinde kalacak, ne de petrol fiyatı yerinde kalacak. Bu durumda biz kendimizi akaryakıtın litre fiyatının TRL.15.- olmasına hazırlıklı olalım. Hazırlık derken, arabamızın deposunu doldurup, bir bidon da evinizde stoklayın. Yararı olur.
Ben her zaman TL.50.- lık benzin alıyorum, zamları hissetmiyorum diyen her kim varsa, artık TL.100.- lık benzin alma zamanı geliyor.
Kehanet değil ama bu hayalin de gerçekleşeceğini göreceğiz kanaatindeyim.
REŞAT BAĞCIOĞLU
Yok Satmayı İyileştirmek İçin
Perakendede kısıt raf alanıdır. Bulunan ürün satar.
Stokları artırmadan yok satışları azaltabilirsiniz.
Mevcut kaynaklarınızla satışınızı %10-20 artırabilirsiniz.
Yok Satmanın Tanımını Netleştirin.
- Rafta sıfır bakiye midir?
- Emniyet stokunun altına düşmesi midir?
- Tahminle hedeflenen stokun altına düşmesi midir?
- Ortalama satış miktarının altına düşmesi midir?
- Akış süresi boyunca üst üste her gün sıfır bakiye midir?
- Müşterinin sorduğu esnada olmayan ürün müdür?
Yok Satmanın Ölçüm Yöntemini Netleştirin.
- Raftaki toplam kalem sayısına oranı, %
- Şirketin tüm ürün gamındaki kalem sayısına oranı, %
- Günlük emniyet stokundan farkı kadar, adet
- Günlük hedef stoktan farkı kadar, adet
- Ortalama satış kadar, adet
- Maliyet fiyatından TL tutar
- Satış fiyatından TL tutar
Örnek Yapalım
- Tahminden fazla satanlar yoka düşer, yani en çok satanlar!
- Sıfır bakiyeli kalem sayısının % olarak tanımlayalım, satıştan TL tutar hesaplayalım.
- Mağazada stok kontrolü yapalım, 100 kalem üründen sadece 5 kalemde sıfır bakiye gördüysek yok satma oranımız %5 tir.
Alışverişe Çıkalım…
- Bu mağazaya aklımızda olan 3 ürünü almak için gidelim
- Yok satma riski %5 midir?
- Her üründe %5 risk vardır.
- 0,95 X 0,95 X 0,95 = 0,86 yani yok satma riski %14 tür!
- Süpermarkete gittiğinizde satış fişinize bakın, üzerinde kaç ürün var ?
Yok Satmanın Ciroya Etkisi
- Diyelim ki %5 yok satıyoruz, kâra etkisi %5 midir?
- Satılan malın maliyetini %80, ciroyu 1.000TL, genel gideri 180TL kabul edelim. %5 satış kaybı, karda %50 kayba yol açtı.
Ne Yapalım?
- Tahminler tutmaz, korunmak için stok yapmak depo alanını-parayı tüketir.
- Optimizasyon yetmez, çok tekniktir, değişkenliğe dayanmaz.
- Kısıtlar Teorisi (TOC) Tamamlama Çözümünü
- KendinYap Kılavuzuna bakın, yazılımı-uygulamayı kendiniz yapın.
- Aceleniz varsa yapılmışına bakın, FILLRATE100.
Kazanmanın coşkusu kaybetme korkusunu aştığında dönüşüm başlayacaktır.
Utkan ULUÇAY















