Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, ihalenin 11’inci kısmı için teklif ettikleri bedelin yaklaşık maliyetin %7,40 altında olmasına rağmen idarece yeterli kırım olmadığı gerekçesiyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılarak ihalenin iptal edilmesinin mevzuata aykırı olduğu, bu bağlamda idarenin bahse konu kısma ilişkin ihaleyi iptal etmeden önce yaklaşık maliyet hesaplanırken değerlendirilmeyen herhangi bir husus olup olmadığını sorgulaması gerektiği, özellikle ihale konusu iş için gerekli olan işçilik ve biyosidal ürün girdileri ile amortisman ve demirbaş giderlerinin yaklaşık maliyete dahil edilip edilmediğinin, dahil edildi ise piyasa şartlarını ve ekonomik şartları karşılayıp karşılamadığının tespit edilmesi gerektiği, yaklaşık maliyetin gerekçe gösterilerek ihalenin iptal edilmesi yerine güncelleme yapılarak ihale sürecinin devam edilebileceği iddialarına yer verilmiştir.
29.06.2022 tarihli ve 2022/UM.II-771 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;
İptal gerekçesi ile sınırlı olarak yapılan incelemede, idare tarafından ihalenin şikâyete konu kısmının yaklaşık maliyetinin 1.350.000,00 TL olarak belirlendiği, ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi olan başvuru sahibine ait teklif bedelinin 1.250.000,00 TL olduğu, yaklaşık maliyet ile anılan istekliye ait teklif bedeli arasında 100.000,00 TL fark olduğu, bu tutarın yaklaşık maliyetin %7,41’ine tekabül ettiği, diğer bir deyişle anılan isteklinin teklif bedelinin yaklaşık maliyetin %92,59’u oranında olduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre ihalenin iptali hususunda gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle ihale komisyonlarına ve dolayısıyla idarelere takdir yetkisi tanındığı, ancak bu yetkinin mutlak ve sınırsız olmadığı, idareye tanınan bu takdir yetkisinin mevzuat çerçevesinde, eşitlik ilkesine uygun şekilde, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek kullanılması, tesis edilen iptal işleminin gerekçelerinin açıkça ortaya konulması ve ihalede oluşan durumun da dikkate alınarak Kanun’un 5’inci maddesinde yer alan temel ilkeler çerçevesinde karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılan tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda, incelenen ihalede 19 adet doküman indirildiği, şikâyete konu ihalenin 11’inci kısmına iki istekli tarafından teklif sunulduğu, tekliflerden birinin ihale komisyonu kararı ile yaklaşık maliyetin üzerinde olduğu gerekçesiyle, başvuru sahibinin teklifinin ise ihale yetkilisince yaklaşık maliyetin altında olmakla beraber yaklaşık maliyete göre indirim oranının yeterli olmadığı tespitiyle reddedildiği ve Teknik Şartname’de değişiklikler yapılması ve ihaleye teklif veren istekli sayısını artırmak hedefine vurgu yapılarak ihalenin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu çerçevede, şikâyete konu kısımda yaklaşık maliyetin altında tek geçerli teklif kalmasının rekabetin oluşmadığı anlamına gelmeyeceği, ihalenin 11’inci kısmında ihale yetkilince yaklaşık maliyetin altındaki geçerli teklifin hangi oranda düşük olması halinde kaynakların verimli kullanılması ilkesinin sağlanacağına yönelik belirlemenin somut değerlendirmeden ziyade sübjektif bir değerlendirme niteliğinde olduğu değerlendirildiğinden bahse konu kısmın iptal edilmesinin uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan şikâyete konu ihalenin Teknik Şartname düzenlemelerine yönelik 07.03.2022 tarihinde Kurum kayıtlarına alınan dilekçe ile itirazen şikâyet başvurusu yapan Vekontek Sağlık A.Ş.nin iddialarının incelenmesi amacıyla akademik bir kuruluştan 13.05.2022 tarihli ve E.2022/8591 sayılı Kurum yazısı ile teknik görüş istenilmiş olup, söz konusu yazıya istinaden gönderilen 20.06.2022 tarihli ve 550838 sayılı teknik görüş doğrultusunda alınan 29.06.2022 tarihli ve 2022/UM.II-770 sayılı Kurul kararı ile ihalenin iptal edildiği görülmüştür.
Netice itibarıyla ihalenin 11’inci kısmına ilişkin iptali kararının iptaline yönünde tesis edilecek düzeltici işlemin esasa etkili olmadığı bu bağlamda anılan kısma ilişkin usul ekonomisi bakımından da iptal kararının iptal edilmesine gerek bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Mehmet ATASEVER
Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen









Bosch’un bir diğer odak noktası ise yeni tip yarı iletkenlerin üretimidir. Örneğin Bosch, Reutlingen fabrikasında 2021’in sonundan bu yana seri silisyum karbür (SiC) çipleri üretiyor. Bunlar, çalışma aralıklarını yüzde 6’ya kadar artırmaya yardımcı oldukları elektrikli ve hibrit araçlar için gerekli olan güç elektroniğinde kullanılıyor. Güçlü pazar büyümesinin arkasında, yıllık yüzde 30 veya daha fazla oranlarla SiC çiplerine olan yüksek talep yer alıyor. Bu güç elektroniklerini daha uygun maliyetli ve daha verimli hale getirmek amacıyla Bosch, diğer çip türlerinin kullanımını da araştırıyor. Hartung, “Elektromobilite uygulamaları için galyum nitrür bazlı çiplerin geliştirilmesini de araştırıyoruz. Bu çipler, dizüstü bilgisayar ve akıllı telefon şarj cihazlarında zaten bulunuyor.” dedi. Araçlarda kullanılmadan önce, daha sağlam hale gelmeleri ve 1.200 volta kadar önemli ölçüde daha yüksek voltajlara dayanabilmeleri gerekecektir. Hartung sözlerine şöyle devam etti: “Bunun gibi zorlukların tümü Bosch mühendisleri için işin bir parçası. Mikroelektroniğe uzun süredir aşina olmamız ve otomobillerle ilgili süreçleri biliyor olmamız bizi güçlü kılıyor.”
Bosch, yarı iletkenlerin geliştirilmesi ve üretiminde otomotiv sektörünün lider şirketidir. Bu çipler sadece otomotiv uygulamalarında değil, tüketim malları sektöründe de kullanılmaktadır. Bosch, 60 yılı aşkın süredir bu alanda faaliyet gösteriyor. Örneğin, Reutlingen’deki Bosch yarı iletken fabrikası, son 50 yıldır 150 ve 200 milimetrelik yonga plakalarına dayalı çipler üretiyor. Şirketin Dresden tesisinde, 2021’de 300 milimetrelik yonga plakası bazında çip üretimi başladı. Reutlingen ve Dresden’de üretilen yarı iletkenler arasında uygulamaya özel entegre devreleri (ASIC’ler), mikroelektromekanik sistem (MEMS) sensörleri ve güç yarı iletkenleri yer alıyor. Bosch ayrıca Penang, Malezya’da yarı iletkenler için yeni bir test merkezi kuruyor. 2023’ten itibaren merkez, bitmiş yarı iletken çipleri ve sensörleri test edecek.
Bu yazının konusunu “önceki yazılarımda ele aldığım işkoliklik, karoshi ve impostor fenomeni konularıyla da ilişkisi bulunan ve son zamanlarda birçok çalışanın şikâyetçi olduğu “Tükenmişlik Sendromu” oluşturmaktadır.
Eşit davranma ilkesi tüm hukuk alanında geçerli olup, iş hukuku bakımından işverene işyerinde çalışan işçiler arasında haklı ve objektif bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifadeyle, işverenin ayrım yapma yasağı işyerinde çalışan işçiler arasında keyfi biçimde ayrım yapılmasını yasaklamaktadır. Bununla birlikte eşit davranma borcu tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmeyip, eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaç edinmiştir.
Bu başlığın esin kaynağını daha önce “Yazdığını yap, yaptığını yaz.” diye en az bin kez okumuşsunuzdur. Siz yine yapın yaptığınızı, yazın yazdığınızı ama ölçmeden biçmeden ne olacağını önceden kestirmeden bir şeyler yapmanın devri çoktan geçti gitti.

Grafikten de anlaşılacağı üzere dövizi uyutmak için gereken ne varsa yapıldı. Nelerin yapıldığını bir kaç cümle ile özetleyecek olursak;


İşletmesi için bir şeyler yapmanın ihtiyacını hisseden, kendisini değişimin karşısında güçlü kılmaya çalışan tüm küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin bilgi platformu olmayı misyon edinen Expo işletme programında; satıcı yönlü pazarlardan alıcı yönlü pazarlamaya geçiş, müşteri odaklılık, ürün odaklı anlayışı benimseyen 4P’den müşteri odaklı anlayışı benimseyen 4C’ye değişim, deneyim ekonomisi ve ilişki pazarlaması konuları gibi pek çok açıdan KOBİ’lerin yararlanabileceği bir rehber niteliğindedir.
“Görgü kurallarını öğrenmek, aslında başkalarını nasıl görmeyi ve onlara nasıl saygı duymayı öğrenmektir”. Yixing Zhang
“Az maliyetle çok üretilen ve daha geniş alanlara üretilen ürünleri satabiliyorsanız karlılığınız artacaktır. Bu durum ölçek ekonomisini uyguladığınız anlamı taşır.”
Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, Sözleşme Tasarısı’nın 16.1.1 maddesinde “Sözleşme hükümlerine uyulmaması” şeklinde tanımlanan genel aykırılık hali ile Sözleşme Tasarısı’nın 16.1.2 maddesindeki tablonun 1’inci maddesinde tanımlanan özel aykırılık hali (İşin sözleşme ve ekinde yer alan Teknik Şartname’de belirtilen hususlara uygun olarak gerçekleştirilmemesi) niteliği itibariyle aynı/genel aykırılık hali olup farklı ceza oranları belirtilmesinin mevzuata aykırı olduğu iddia edilmektedir.