Medya ve Reklam Yatırımları: %148 Büyüme, İlk 6 Ayda 111 Milyar TL Aşıldı

Müzakere Teknikleri Eğitimi Haber Medya Ve Reklam Yatırımları 8 Büyüme, İlk 6 Ayda 111 Milyar Tl Aşıldı

Türkiye’de 2024 İlk 6 Ay Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları Raporu Yayınlandı!

Müzakere Teknikleri Eğitimi Haber Medya Ve Reklam Yatırımları 8 Büyüme, İlk 6 Ayda 111 Milyar Tl AşıldıReklamcılar Derneği (RD), Reklamverenler Derneği (RVD), İnteraktif Reklamcılık Derneği (IAB), Açıkhava Reklamcıları Vakfı (ARVAK), Ulusal Radyo Yayıncıları Derneği (URYAD), Mobil Mecralar Araştırma Pazarlama ve Reklamcılık Derneği (MMA TR) ve TİAK adına bağımsız danışmanlık şirketi Deloitte tarafından hazırlanan “Türkiye’de Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları Raporu”na göre toplam medya ve reklam yatırımları 2024 yılının ilk 6 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre % 148,6 oranında arttı. 2024’ün ilk 6 ayında toplam medya ve reklam yatırımları 111 milyar 78 milyon TL’ye ulaştı. Bu rakamın 93,25 milyar dolarını medya yatırımları temsil ederken 18,53 milyar dolarını reklam yatırımları oluşturdu. 2023 yılı sonunda ise toplam yatırım miktarı 148,6 milyar TL olarak gerçekleşmişti.

Dijital Yatırımlar Medya Yatırımlarında %71,2 Paya Sahip

2024’ün ilk 6 ayında toplam organize medya ve TV yatırımları %127,2’lik artışla 71,21 milyar TL’ye ulaştı. Medya yatırımları 52,68 milyar TL, reklam yatırımları ise 18,53 milyar TL oldu. Organize medya yatırımlarında en büyük payı, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dijital yatırımları oluşturdu.

2024 yılının ilk yarısında Türkiye’de dijital medya yatırımları, pazarlama stratejilerinde teknolojinin etkisini daha fazla hissettirdi. 2023 yılının aynı dönemine göre dijital toplam medya yatırımları (organize ve direk satın alma) 66 milyar 345 bin TL’ye çıktı. Geçen yılın aynı döneminde yatırım miktarı 24,71 milyar TL’ydi. Toplam medya ve reklam yatırımları içinde dijitalin payı (organize ve direkt satın alma)  %71,2 oldu.

Bu yıl ilk yarısında 3 milyar TL’yi aşan influencer pazarı raporda ayrı bir başlık olarak ele alındı. Influencer medya yatırımları pazarı geçtiğimiz yıllarda dijital pazar içinde “Diğer” başlığı altında değerlendirilirken, artık erişmiş olduğu pazar hacmi sebebiyle raporda yeni bir başlık olarak değerlendirilmeye başlandı. Influencer medya yatırımları 2023’in aynı dönemine göre %87 artış göstererek 3,1 milyar TL’yi buldu. Sosyal medya yatırımları %45’lik artışla 30 milyar 70 milyon TL’ye ulaştı. Dijitalde satın alma (programatik) yatırımları ise %61’lik artışla 40 milyar 697 milyon TL’ye ulaştı. Native yatırımlar ise %4’lük artışla 2 milyar 678 milyon TL’ye çıktı.

Video reklamcılığı, gösterim reklamları ve arama motoru kategorileri, dijital medya yatırımları içinde en büyük paya sahip kategoriler olarak, geçen yılın aynı dönemindeki yerini korudu. Buna karşın, Connected TV ve dijital ses gibi yeni formatlar, en yüksek büyüme oranlarına ulaşarak dijital medya ekosisteminde hızla yükselen alanlar olarak öne çıktı. Türkiye bu büyüme rakamlarıyla Avrupa’da dijital medya yatırımları açısından en hızlı büyüyen pazar konumunu güçlendirdi.

Mobil Reklamcılığın Payı %78,5’e Ulaştı

Raporda ilk 6 ayda dijital medya yatırımlarının % 78,5’inin mobil cihazlar üzerinden yapılması dikkat çekti. Dijital medya yatırımlarında en büyük payı video alırken (%34 – 22,8 milyar TL) sırasıyla gösterim ve tıklama bazlı (%30 – 19,6 milyar TL) , arama motoru (%18 – 11,8 milyar TL), ilan sayfaları (%8 – 4,98 milyar TL)  ve influencer  (%5 – 3,1 milyar TL) onu izledi. Mobil cihazlarda geçirilen günlük ortalama süre, 4 saat 26 dakikaya ulaşırken, sosyal medya platformları üzerinde geçirilen zaman ve aktif kullanıcı sayıları, dijital stratejilerin mobil odaklı hale gelmesinde büyük rol oynadı. Özellikle sosyal medya reklamları, dijital yatırımlarda önemli bir paya sahip olmaya devam etti. Yapay zeka teknolojilerinin reklamcılık ve pazarlama süreçlerindeki etkisi daha da belirginleşti.

Podcast ve Online Radyolar Ses Yatırımlarını Artırdı

Dijital ses reklamları, 2024’ün ilk yarısında bir kez daha hızlı bir büyüme göstererek %175 artışla 1,13 milyar TL’lik bir hacme ulaştı. Dijital ses reklamlarındaki bu büyüme, Türkiye’de aktif olarak podcast dinleyenlerin sayısının 650 bini geçmesi ve radyo dinleyicilerinin %60’ının online mecralardan radyo dinlemesi gibi faktörlerle desteklendi.

TV Yatırımlarındaki Değişim %107,5 Oldu

İlk 6 ayda TV yatırımlarında da büyüme devam etti. TV yatırımlarındaki toplam değişim %107,5 olurken TV pazarındaki yatırım miktarı 20 milyar TL’yi geçti. Organize medyadaki sektör payı %38,5 olarak gerçekleşti.

Oransal olarak dijitalden sonra en hızlı büyüme radyo pazarında yaşandı. Radyoda büyüme hızı %154,7 olurken pazar 1,4 milyar TL’ye ulaştı. Markaların radyoya ilgisinin her geçen gün daha da  artması yatırımları artırdı.

Açıkhava Pazarındaki Büyüme Dijital Ünitelerle Devam Ediyor

Açıkhava yatırımları ise geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında %120,3 büyüyerek 4,49 milyar TL’ye ulaştı. Organize medya sektöründeki payı 8,5 olarak gerçekleşti. Açıkhava mecrasına olan talebin artarak sürmesi, reklam verenlerin yeni ve farklı ünitelere yatırım yapması için uygun bir ortam sağladı. Bu alandaki yeni ünitelerin ağırlıklı dijital olması, açıkhavanın dünyadaki gelişimi doğrultusunda Türkiye’de de benzeri bir gelişmenin süreceğini konusunda bilgi veriyor.

Yazılı Medya ve Sinema Yatırımları da Yükselişte

Bu dönemde basın yatırımları ise %58,6 artışa 553,6 milyon TL’ye çıktı. Yazılı basın medya yatırımları oransal olarak az olsa da Türkiye’deki organize medya sektörü içerisinde toplamdaki payı %1,1 oldu. Gazete kullanımlarında geçen yılın aynı dönemine göre %45’lik artış gerçekleşti. Kağıt ve mürekkep maliyetlerindeki artış gazeteleri zorladı. Gazete tirajlarında %10’luk bir daralma yaşandı. Dergi kullanımlarıysa %143’lük artışla karşılaştı. Bu artış, dergilerin etkinlik organizasyonları düzenlemesinden kaynaklandı.

Sinema sektörü ise organize medya sektöründe medya yatırımlarının %0,2’sini oluşturdu. Sinema sektörü, 2023 yılı ilk 6 ayına göre %67,5’luk büyüme yaşadı. 2024 yılının ilk 6 ayında %33 büyüme ile 221 sinema filmi izleyiciyle buluştu.

Müzakere Teknikleri Eğitimi Haber Medya Ve Reklam Yatırımları 8 Büyüme, İlk 6 Ayda 111 Milyar Tl Aşıldı * Türkiye’de Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları Raporu’na aşağıda yer alan linkten ulaşabilirsiniz: https://rd.org.tr//Assets/uploads/c02cec1b-5526-43e1-99d8-5fdecf8206cf.pdf

Tetra Pak, 50 Ülkede Tüketici Eğilimlerini Araştırdı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Tetra Pak, 50 ülkede Tüketici Eğilimlerini Araştırdı

Tetra Pak, 50 Ülkede Tüketici Eğilimlerini Araştırdı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Tetra Pak, 50 ülkede Tüketici Eğilimlerini Araştırdıİnsanı ve gezegeni korumaya yönelik bir yaklaşımla gıdayı her yerde güvenli ve erişilebilir hale getirmeyi taahhüt eden Tetra Pak, “Tüketici Trendleri Araştırması”yla önemli bulguları ve içgörüleri yayınladı. Türkiye de dahil 50 ülkede yapılan araştırma sonucunda beş ana temada ikişer trend saptandı ve 2023 yılında öne çıkan toplam 10 önemli tüketici trendi tespit edildi.

Tetra Pak’ın yayınladığı araştırma, tüketici davranışlarındaki değişiklikleri izleyerek, gıda ve içecek sektöründeki işletmelerin yararlanabileceği ilginç tüketici eğilimlerini ve fırsatlarını belirleyip analiz ediyor. Araştırma, “akıllı ve uyumlu tüketici”, “güçlenmek için beslenmek”, “iklime duyarlılık”, “bağ kurmak”, “iç içe geçen hayatlar” başlıkları altında beş ana temadan oluşuyor.

Harcama Alışkanlıkları Yeniden Şekilleniyor

Dünyanın büyük bölümünde görülen ekonomik sarsıntı, bazı tüketicileri davranışlarını ve tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye itiyor. Markalar ve influencer’lar, mikro ve makro faydalarla insanları, paralarının karşılığını daha fazla almaları ve daha az israf etmeleri yönünde cesaretlendiriyor.

Tetra Pak’ın araştırmasına göre, dünya genelindeki katılımcıların yüzde 63’ü enflasyon oranının ve genel anlamda fiyat artışlarının hane halkını endişelendirdiğini ifade ediyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 77’ye çıkıyor. Türk tüketicilere, “Fiyat artışları artık alışageldiğiniz yaşam tarzınızı karşılayamayacağınız anlamına gelseydi, hangi yöntemlere başvururdunuz?” sorusu yöneltildiğinde, tüketicilerin yüzde 50’si ilk olarak sosyalleşmeye daha az para harcayacağını söylüyor. Tüketicilerin yüzde 48’i mobilya, araba gibi büyük alışveriş planlarını ertelemeyi tercih ediyor. Gıda masraflarından kısmayı ise tüketicilerin yalnızca yüzde 30’u makul buluyor.

Artan hayat pahalılığı, seçenek bolluğu ile birleştiğinde alışverişe yönelik hassas bir yaklaşım yaratıyor. Dünya genelinde, “Tasarruf gerekli olduğunda ilk hangi harcamanızdan tasarruf edersiniz?” sorusuna, yüzde 46 oranıyla en fazla dışarıda yemek yemenin azaltılması yanıtı veriliyor.

Beslenmeye Bütünsel Yaklaşım: Sağlıklı Ürünlere İlgi Artıyor

Beslenme tercihleri, kimi insanların hem zihinsel sağlıklarını hem de fiziksel sağlıklarını iyileştirmek için bütünsel bir yaklaşım benimsemelerine yardımcı oluyor.

Türk tüketicilerin yüzde 86’sı “Fiziksel olarak kendime bakmak için daha fazlasını yapmalıyım” diyor. Dünya genelindeki tüketicilerin yüzde 84’ü de aynı görüşü paylaşıyor. Türk tüketicilerin yüzde 68’i ve dünya genelindeki katılımcıların yüzde 70’i daha sağlıklı ürünlere ulaşabilmek için rahatlığından ödün verebileceğini söylüyor. Öte yandan teknoloji, tüketicilerin bu anlamda işini giderek daha da kolaylaştıracak gibi görünüyor, nitekim dünya genelinde tüketicilerin yüzde 65’i “Sağlık teknolojilerinin rolünün giderek daha önemli hale geleceğini düşünüyorum” diyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 79’u ruh sağlığı ve zihinsel esenliklerine daha fazla özen göstermeleri gerektiğini söylüyor. Türkiye’de bu oran dünya ortalamalarının da üstünde: Türk katılımcıların yüzde 83’ü mental anlamda iyi olabilmeyi önemsiyor ve ruhuna daha iyi bakması gerektiğini düşünüyor. “Ruhsal sağlığınıza iyi gelecek yiyecek ve içecekleri tüketmeye özen gösteriyor musunuz?” sorusuna dünya genelinde yüzde 83 oranında “evet” cevabı veriliyor.

İklim Krizine Karşı Alışkanlıklarımız Hızla Değişmeli

İklim krizi kritik noktalara ulaştıkça, insanlar bu küresel haberleri dikkate alıyor ve bunları görmezden gelmek giderek zorlaşıyor. Bazı tüketiciler markaların, sürdürülebilirlik doğrultusunda satın alma kararları vermek için gereken yararlı bilgiler ve uygulanabilir seçenekler sunmasını bekliyor.

Dünya genelinde tüketicilerin yüzde 79’u “Alışkanlıklarımızı hızla değiştirmezsek çevre felaketine doğru gidiyoruz” ifadesine katıldığını belirtiyor. Türkiye, bu değişim konusunda biraz daha kararlı: Türk tüketicilerin yüzde 84’ü çevresel bir felaketten kaçınmak için alışkanlıklarımızı değiştirmek zorunda olduğumuz konusunda hemfikir.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerde gerçekleştirilen ankete göre “Sera gazı emisyonlarının azaltılmasında sizce en çok hangi eylemler etkili olur?” diye sorulduğunda tüketicilerin en sık verdiği yanıt, yüzde 49 oranıyla “geri dönüşüm” oluyor. Geri dönüşümden sonra ise en çok “yenilenebilir enerji-elektrik” kullanımına geçilmesi öne çıkıyor.

Türk Tüketiciler, Değerleriyle Örtüşen Markaları Tercih Ediyor

Yeni iletişim teknolojilerinin hızla ortaya çıkması, insanların bağlantı kurma biçimlerini dönüştürme ve herkesin istediği yerde kendini dahil hissedebileceği bir alan yaratma potansiyelini de beraberinde getirdi.

İnsanlar gıda ve içecek üreticilerinin, süpermarketlerin ve bakkalların kendi değerlerini yansıtmasını beklediğini söylüyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu 50 ülkede Tetra Pak, tüketicilere “”Bir ürün veya hizmeti seçmeyi düşündüğünüzde, hangi ürün ve hizmetlerin sizinle aynı değerleri paylaşıyor olmalarının en önemli olduğunu düşünürsünüz?” diye soruyor. Tüketicilerin yüzde 32’si en başta yiyecek ve içecek üreticilerini, yüzde 28’i ise öncelikli olarak market ve süpermarketleri kendi değerlerine uyacak şekilde tercih ettiğini belirtiyor.

Tüketicilerin önemli bir bölümü, kendi ülkelerine ait yerli üretim ürünleri tercih etmeyi alışkanlık haline getirmeye başladı. Dünya genelinde tüketicilerin yüzde 69’u “İthal ürünlerdense yerli ürünü tercih ederim” diyor. Türkiye’de ise tüketicilerin yüzde 45’i yerli ürünü ithale tercih edeceğini ifade ediyor.

Mağazalar ve Restoranlar, Pandemiyle Birlikte Dönüşüm İçerisinde

Pandemi; fiziksel ile dijital ortamların, ev ile iş yaşantımızın birbirine karışmasını hızlandırdı. Mağazalar ve restoranlar, yaşam konforunu artırmak ve hibrit yaşam tarzlarına uyumlu hale gelebilmek için dönüşüyor.

Tetra Pak, 50 ülkede tüketicilere online alışveriş ile mağazadan alışveriş arasından hangisinin daha zor olduğunu sordu. Dünya genelinde online alışverişin mağazaya gitmekten zor olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 41. Türkiye ise online alışverişle ve e-ticaret ile dünya geneline kıyasla çok daha barışık. Türk tüketicilerin yalnızca yüzde 29’u online alışverişi fiziksel alışverişten daha zor buluyor.

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Tetra Pak, 50 ülkede Tüketici Eğilimlerini AraştırdıBenzer düşünen insanlarla bağlantı kurarken, bazı insanlar da sanal alemden yeni tatlar, tarifler ve trendler denemeye cesaret ederek eğlenmek istiyor. İçerik üreticiler, influencer’lar ve oyuncular, yiyecek ve içeceklerin keyfine varmanın yeni yollarını yaymada kilit bir rol oynuyor ve bu da heyecan verici yeni ürünler ve deneyimler için olağanüstü düzeyde küresel talep yaratma potansiyelini ortaya koyuyor.

Sıcak Paranın İhracata Etkisi

Sıcak Paranın İhracata Etkisi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sıcak Paranın İhracata Etkisi

Sıcak Para NazlıdırSıcak Paranın İhracata Etkisi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sıcak paranın ülkemize gelmesi ha deyince olmuyor maalesef. Hani bir söz vardır bilirsiniz;

“Geline oyna demişler”

Gelin de cevap vermiş:

“Oynarım ama yerim dar” demiş.

Anlayacağınız Sıcak Parayı memnun etmek kolay olmuyor.

Ekonomide ve hukuk platformunda ince ayarlar yapılması gerekir.

Önce hukuktaki ince ayarlara bakalım:

Yabancı yatırımcılar ülkemize yönlendirecekleri sıcak paranın güvenli bir şekilde kuş tüyü yatak ve yastıkta rahat etmesini sağlayacak hukukun üstünlüğü ve demokratik,  huzurlu, sakin ve güvenli bir ortam sağlanmasını ister.  Hukukun askıya alındığı, toplumsal barış ve huzurun azaldığı, ekonomik çalkantılarla dolu bir ortama, altına kırmızı halı da serseniz sıcak para gelmez.

Sıcak para nazlıdır ve ürkektir. Sıcak para puslu ortamı sevmez. Hava berrak olacak ve baktığında önünü görebileceksin.

Sıcak Para Yüksek Faiz ve Stabile Yakın Bir Kur Hareketini Sever

Stabile yakın bir hareketi derken, hareketsizliğe çok yakın ve tam da aşağıda grafiği belirtilen şekilde; döviz kurları adeta kış uykusuna yatmış ve yanında top patlatsanız uyanıp hareketleneceği yok.

Ekim Usd Try
Ekim 2024 ayı USD / TRL kurların seyri

 

 

 

 

Kurların hareketsiz durağan olsun ki sıcak para sermayedarları her hangi bir şekilde kur şokundan kazaya uğrayıp zarar etmesinler.

Döviz Kurları Yetmez, Faizler de Yüksek Seyretmeli

Dövizin hareketinin kısıtlanmasının ardından faizlerin de belli bir seviyeye kadar yükseltilmesi gerekir.

 

Ekim Repo Ihale Faiz Oranı

 

 

 

 

Policy Rate

 

Tcmb Göstergeler

Monetary Rate Decisions

Dünya ülkelerindeki merkez bankalarının faiz oranlarının bir kaçı Türkiye açık ara yüksek faiz veren ülkelerin başını çekmektedir.

Düşük döviz kuru, yüksek faiz olmalı ki, sıcak paracılar getirdiği sermayenin ülkemiz parasına çevirip TRL olarak faizden nemalanacaklar. Sıcak paranın akışının ülkemizde olduğu sürece döviz kurları yatay seyredecek, sıcak para sermayedarları her ne zaman isterlerse ülkemizi terk etmeye karar verdiklerinde, ana para + faizleri tekrar dövize çevirip, ülkemizden daha avantajlı olanaklar sunan farklı ülkelere gidecekler.

Diyeceksiniz ki sıcak para ülkemize geldi de bize ne faydası oldu? Hans ve George’den aldığımız emanet paralarla geçici olarak kasamız para gördü, döviz rezervlerimiz artmış gibi göründü, az da olsa yüzümüzde tebessüm oluştu paramızın var olduğundan dolayı.

Ama bu paranın gerçekte sanayiide yatırım için gelen ülkemize yarar ve istihdam sağlayacak para olmadığından pek sevinemiyoruz. Sanayiimiz ve yatırımlarımız artmıyor. En önemlisi sıcak paraya zemin oluşturan yüksek faiz ve düşük kur politikasının ihracatımıza ciddi anlamda olumsuz etkisinin olduğu gibi, adeta ithalat kalemlerinde kur riskini ortadan kaldırıyor gibi bir durum sergileniyor.

İhracatımız Olumsuz Etkileniyor

Ülkemizin enflasyonist bir ülke olduğunu ve resmi enflasyonun % 49, hissedilen enflasyonun ise % 95’lerin üzerinde olduğu göz önüne alındığında ortalama aylık enflasyon oranının % 6 – 7 civarındadır. Sanayici ve üretici firmalar üretimlerinde her ay bu maliyetlere katlanmak durumundalar. Ancak ihracatın artması konusundaki kalemlerden bir tanesi de döviz kurlarının enflasyon kadar artması olacak ki bugünkü piyasamızda döviz kurlarının artış hızı yok denecek kadar azdır ve üretici ihracatçılar döviz kurlarının enflasyon oranında artmamasından dolayı ihracatları azalma eğilimindedir.

Sıcak paranın yüksek kurları değil de, yüksek faizi sevdiği göz önüne alındığında, sıcak paranın ülkemizde hükmünü devam ettirmesi durumunda ihracat kalemlerimiz bundan olumsuz etkilenecektir.

Dahası; azalan ihracat işsizliği de beraberinde getirecektir.

Sıcak Paranın İhracata Etkisi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

“İş Dünyası ve İnsan Hakları Hızlandırma Programı” Başvuruları Başladı

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber İş Dünyası Ve İnsan Hakları Hızlandırma Programı Başvuruları Başladı

“İş Dünyası ve İnsan Hakları Hızlandırma Programı” Başvuruları Başladı

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi Haber İş Dünyası Ve İnsan Hakları Hızlandırma Programı Başvuruları BaşladıUN Global Compact Türkiye’nin “İş Dünyası ve İnsan Hakları Hızlandırma Programı”na başvurular başladı. İş dünyasını insan hakları alanında “taahhütten eyleme” geçmesi için destekleyen ve 2025 Ocak ayında başlayarak 6 ay sürecek programa başvurular 20 Aralık’a kadar devam edecek.

Şirketler, tedarik, üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında başta çalışanları ve tüketiciler olmak üzere pek çok paydaşının yaşamını doğrudan etkiliyor. Bu nedenle şirketlerin insan hakları konusunda atacağı her  olumlu adım, toplumun genel refahı açısından önem taşıyor.

UN Global Compact Türkiye’nin İş Dünyası ve İnsan Hakları Hızlandırma Programı, iş dünyasının insan hakları alanındaki uygulamalarını geliştirmesini ve taahhütlerini gerçekleştirmesini desteklemeyi amaçlıyor. Hayata geçtiği 2023 yılından bu yana dünya genelinde 1,500, Türkiye’de 52 şirketin yer aldığı programda katılımcılar, program sonunda şirketlerine özel insan hakları eylem planlarını hazırladılar.

Şirketler İnsan Hakları Durum Tespiti Süreçlerini Tesis Etmeyi Öğreniyor

Dünya genelinde 50 ülkede eş zamanlı uygulanan programa katılan şirketler Program’da insan hakları üzerindeki önemli etkilerini belirleme ve uygunluk denetim (due diligence) süreçlerini tesis etme süreçlerini öğrenerek şirketlerinin insan hakları yolculuğunu hızlandıracak. Program sayesinde katılımcı şirketler hem kendi operasyonlarında hem de değer zincirinde insan haklarını iyileştirmek için bir eylem planı oluşturarak, bu alanda birlikte çalışabileceği paydaşlardan oluşan bir ağa erişecek.

Katılımcı şirketler hem online hem de uzmanların kolaylaştırıcılığında düzenlenen eğitimlere ve deneyim paylaşımı oturumlarına erişecek, uluslararası en iyi uygulamaları öğrenecek ve yerel düzeyde işbirlikleri olanaklarından yararlanacak. Programı tamamlayan katılımcılara sertifika verilecek.

Programa başvurular 20 Aralık’a kadar devam edecek. Detaylı bilgi ve başvuru için lütfen tıklayınız.

1729500145 Un Global Compact T Rkiye (1)

Pasifik Eurasia DTİ, Bir Yılda 600 Milyon Euro Değerinde 750 Bin Ton İhracat Yükü Taşımayı Planlıyor

Tedarik Zinciri Eğitimleri Haber 600 Milyon Euro Değerinde 750 Bin Ton İhracat Yükü Demiryolu İle Taşınacak

Pasifik Eurasia DTİ Bir Yılda 600 Milyon Euro Değerinde 750 Bin Ton İhracat Yükü Taşımayı Planlıyor

Tedarik Zinciri Eğitimleri Haber 600 Milyon Euro Değerinde 750 Bin Ton İhracat Yükü Demiryolu İle TaşınacakAsya’dan Avrupa’ya Demir İpek Yolu hayalinin gerçekleşmesi için 2019 yılından bu yana ülkeler arası önemli anlaşmalara ve taşımalara imza atan Pasifik Eurasia’nın 2023 yılında kurduğu Pasifik Eurasia Demiryolu Tren İşletmeciliği (DTİ), Türkiye’nin 3’üncü özel sektör demiryolu tren işletmecisi (DTİ) oldu. Türkiye’de uluslararası taşımacılık alanında faaliyet gösteren ilk özel demiryolu tren işletmecisi unvanına sahip olan Pasifik Eurasia DTİ, 18 Ekim 2024 Cuma günü, Türkiye’den Avrupa’ya 38 tıra eşdeğer ihracat yüküyle dolu ilk blok trenini T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun katıldığı törenle uğurladı.

Törende konuşan Bakan Abdulkadir Uraloğlu, Pasifik Eurasia’nın ülkemizin üçüncü ve ilk uluslararası yük taşımacılığı yapan demiryolu tren işletmecisi sertifikası alarak sektörün gelişimi için önemli bir mihenk taşı olduğunu söyledi. Bakan Uraloğlu, İstanbul-Budapeşte parkurunda faaliyet gösterecek ihracat treninin Türkiye parkurunda 278 km, Bulgaristan parkurunda 406 km, Romanya parkurunda 634 km, Macaristan parkurunda da 231 km olmak üzere toplam 1.549 km yol kateeceğini ve bu seyahatin 4 günde tamamlanacağını söyledi. Bakan Uraloğlu, “Bu tren hattında faaliyetlerine başlayan Pasifik Eurasia bundan sonra aylık 60, yıllık 600 trenle, 22 bin adet tıra eşdeğer 600 milyon Euro değerinde 750 bin ton ihracat yükü taşımayı planlıyor” diye konuştu.

Neredeyse yarım yüzyıl boyunca unutulan bir demiryolu sektörü olduğunu ifade eden Bakan Abdulkadir Uraloğlu, şunları söyledi: “1951-2004 yılları arasında toplam 945 kilometre demiryolu yapılmış. Bu sektörün serbestleşmeye açılabilmesi için öncelikle birçok önlemin alınması, hukuki engelin aşılması ve güçlü bir demiryolu altyapısının tahsisi gerekiyordu. Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde demiryollarını devlet politikası olarak ele aldık ve öncelikli sektör olarak belirledik. 2003 yılında yaklaşık 11 bin kilometre olan demiryolu uzunluğumuza; 2 bin 250 kilometresi YHT ve Hızlı tren hattı olmak üzere yaklaşık 3 bin kilometre ekledik. 13.919 km’ye yükselttik.”

Tarihi İpek Yolu Artık Demir İpek Yolu Oldu

Asya ile Avrupa kıtaları arasında en kısa, en güvenli, en ekonomik ve iklimi en elverişli demiryolu koridoru olarak değerlendirilen İpek Demiryolu projesinin hayata geçmesinin en çok önem verdikleri uluslararası işlerden biri olduğunu ifade eden Bakan Uraloğlu, “Bakın, yüzyıllar önce ipekböceklerinden elde edilen ipek iplikleri, Çin’den Avrupa’ya uzanan İpek Yolu’nun en değerli yüküydü. Şimdi ise bu tarihi yolda ipek yerine konteynerler taşınıyor. Bu konteynerlerin içinde ise sadece tüketim malları değil, yeni bir dünya düzeninin inşası için gerekli olan ham maddeler, hatta yeni umutlar bulunuyor. Bu kadim ticaret yoluna yeni bir soluk getiren, çelik atların yolu demiryolları, Çin ile Avrupa arasındaki yeni ipek yolu…Ve biz buna bugün ‘ipek demiryolu’ diyoruz” diye konuştu.

2023 yılında Çin-Avrupa arasında gerçekleşen 9 bin 340 tren seferi ve Avrupa – Çin arasında gerçekleşen 8 bin 180 tren seferi ile 1,9 milyon TEU yük taşındığına dikkat çeken Bakan Abdulkadir Uraloğlu, şunları söyledi: “Bu noktada Asya ve Avrupa arasında köprü görevi gören ülkemizin coğrafi konumunun sağladığı fırsatların ekonomik ve ticari avantajlara dönüşebilmesi için demiryollarında yeni bir çağ başlattık. Bu kapsamda bu taşımalardan daha çok pay alabilmek için 30 Ekim 2017’de faaliyete başlayan Bakü – Tiflis – Kars Demiryolu Hattı demiryolu taşımacılığına yeni bir yön verdi. Çin-Türkiye arasında yaklaşık 8 bin 693 kilometrelik mesafe dikkate alındığında bu hat üzerinden konteynerler Çin’den Türkiye’ye 12 günde, Marmaray Tüp Geçiti’ni de kullanarak Çin’den Avrupa’ya ise 18 günde ulaşıyor. Çin-Türkiye-Avrupa arasında ilk tren 2019 yılı Ekim ayında Çin’den yola çıkıp, Çekya’nın Prag şehrine 18 günde ulaşmıştır. Bu ilk transit tren sonrasında Türkiye-Çin arasında blok tren konteyner taşımaları ülkemizin farklı noktalarından devam etmektedir. BTK demiryolu hattı kullanılarak açılışından bugüne kadar toplam 67.281 TEU ve konvansiyonel taşımalar da dahil olmak üzere toplam 1 milyon 502 bin tonun üstünde yük taşınmıştır. Bu miktarların önümüzdeki süreçte daha da artacağına inanıyoruz.”

Çin-Türkiye Arasındaki Toplam Taşıma Süresini 10 Güne Düşürmeyi Hedefliyoruz

Bakan Uraloğlu, Orta koridor ve BTK hattı üzerinden Çin-Türkiye-Avrupa arasında düzenli seferleri devam eden blok konteyner trenlerinde hedeflerini ise orta vadede yıllık 200 blok tren, uzun vadede ise yıllık 1.500 blok tren işletmek ve Çin-Türkiye arasındaki toplam taşıma süresini 12 günden 10 güne düşürmek olarak açıkladı.

Kalkınma Yolu Projesi’nin en önemli güzergâhlarından birisi olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden geçecek demiryolu projesinin uluslararası kredi kuruluşlarının yoğun ilgisinin olduğunu anlatan Bakan Uraloğlu, “Özellikle Dünya Bankası’nın yakın bir ilgisi var. İnşallah 2025 yılının ilk aylarında bu projenin yapım sürecine başlanması hususunda somut adımlar atacağımıza inanıyorum. Tüm bu mevcut çalışmalarımız ve hayata geçirmeyi planladığımız projelerimizle demiryolu ağımızı 2028’de 17.287 km’ye, 2053’te ise 28.590 km’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Ayrıca ulaştırma ve lojistik ana planımız doğrultusunda karayolu yolcu ve yük taşımacılığı payını yüzde 72’den yüzde 57’ye düşürürken, demiryolu yük taşımacılığı payını yüzde 5’ten yüzde 22’ye çıkarmayı planlıyoruz. Demiryollarıyla yıllık ortalama 32 milyon ton olan yük taşımacılığını 448 milyon tona yükseltmeyi hedefliyoruz” dedi.

Özel sektör şirketlerinin demiryolu tren işletmecesi olarak faaliyet göstermeye başlamalarını memnuniyetle karşıladıklarını anlatan Bakan Uraloğlu, bakanlık ve ilgili genel müdürlükler olarak adil rekabet koşulları ve sağlıklı işleyen bir yapıda demiryolu pazarının oluşması için çalıştıklarını ifade etti. Bakan Uraloğlu, “Ancak bu noktada artık her şeyi devletten beklemeyeceğiz. Bundan sonra demiryolları sektörünün büyütülmesinde özel demiryolu tren işletmecileri de sorumluluk alacak. Hep birlikte sektörümüzü daha güçlü bir yapıya kavuşturacağız. Bu düşüncelerle Pasifik Eurasia’nın bugün gerçekleştirdiği ilk İstanbul-Budapeşte seferinin daha nice seferler için bir başlangıç olmasını diliyorum” dedi.

İstanbul Valisi Davut Gül ise törende yaptığı konuşmada, “Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere şehrimize ve ülkemize böyle bir imkânı sağlayan, ihracatçılara ve ticaret erbabına ve Pasifik Eurasia kadrolarına teşekkür ediyorum” dedi.

Demiryolu Ağını 14 Bin Kilometreye Ulaştırdık

TCDD Genel Müdürü Veysi Kurt, Pasifik Eurasia’nın İstanbul – Budapeşte güzergahındaki ihracat treninin uğurlanması töreninde yaptığı konuşmada, Türk demiryolu sektöründe son 22 yılda yaşanan büyük gelişmelere dikkat çekerek, “Son 22 yılda Türk demiryolu, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde on bin kilometre olan demiryolu ağını on dört bin kilometrelere ulaştırdık” dedi.

Yüksek hızlı tren işletmeciliğinde Türkiye’nin büyük bir sıçrama yaptığını belirten Kurt, “Hiç hızlı treni olmayan bir seviyeden, yüksek hızlı tren işletmeciliğinde Avrupa’da altıncı, dünyada sekizinci seviyeye ulaştık” şeklinde konuştu. Aynı zamanda, “demiryollarına yapılan yatırımın unutulduğu bir yapıdan, 59 milyar dolar yatırımın yapıldığı bir seviyeye ulaştık” ifadelerini kullanan Kurt, Türkiye’nin demiryolu ekipmanlarını yerli ve milli olarak üretebildiğini vurguladı.  Kurt, “En ufak yol malzemesi olan ray bağlantı elemanını bile ithal eden bir yapıdan, kendi rayını, kendi tekerini, kendi vagon ve lokomotifini yerli ve milli olarak üreten bir seviyeye geldik.  Bölgesel ve uluslararası koridorlarda Türkiye’nin rolünü güçlendirdik. Çin – Hazar – Türkiye – Avrupa Destinasyonunda Orta Koridor, Basra – Türkiye – Avrupa Destinasyonunda Kalkınma Yolu koridorlarının ulusal ve uluslararası her ölçekte konuşulduğu bir seviyeye ulaştık” dedi.

Demiryolu taşımacılığında rekabetçi bir yapının oluştuğunu belirten Kurt, şunları söyledi: “Demiryolu lojistiği ve yük taşımacılığında, tekelci bir yapıdan hem devletin hem de özel sektörün işletmecilik yapabildiği rekabetçi bir seviyeye yükseldik. Pasifik Eurasia’nın başlattığı yeni tren hattı da bu açıdan çok önemli. Bu trenin demiryolu ağımızın trafik kapasitesinin verimli kullanılmasında ve Türk dış ticareti açısından oluşturacağı ilave imkanlar açısından çok önem taşıyor. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

Avrupa Hattında Taşımacılık Kapasitemiz Yüzde 50 Oranında Artacak

Pasifik Eurasia Yönetim Kurulu Başkanı F. Nusret Dur ise, Pasifik Eurasia DTİ’nin Halkalı’dan başlayan seferlerinin Türkiye’nin lojistik anlamda merkez ülke olma hedefini destekleyecek çok önemli bir adım olduğunu söyledi. Pasifik Eurasia DTİ olarak Türkiyeden Budapeşteye doğru yola çıkan ilk trenin 19 vagonlu, 1. 250 ton ağırlığında ve 550 metre uzunluğunda olduğunu ifade eden F. Nusret Dur, “Trende 16 dorse, 10 swapbody, 12 tank konteynır mevcut olup, 38 tıra eş değer bir ihracat yükü taşınıyor. Halkalı-Avrupa hattında başlayacak olan tren seferlerimiz, Türkiyenin lojistik anlamda bir köprü vazifesi görmesine büyük katkı sağlayacak ve iş hacmimizi önemli ölçüde artıracaktır. Hedefimiz kısa vadede Avrupa hattında taşımacılık kapasitemizi yüzde 50 oranında artırarak, şu an haftalık 10 olan tren sayımızı 15e çıkarmaktır” diye konuştu.

Bir zamanlar demiryolu denildiğinde kara trenlerden çıkan yoğun dumanın akla geldiğini, gelişen teknoloji ve Türkiye’nin yaptığı alt yapı yatırımları sayesinde artık demiryolunun diğer taşıma modlarına göre çok daha çevreci ve sürdürülebilir bir taşıma modu olarak tercih edildiğini anlatan Dur, şunları söyledi: “Biz de Pasifik Eurasia olarak, çevreci ve sürdürülebilir taşımacılık anlayışını benimsemiş bir şirketiz. Lojistik sektöründe karbon ayak izini azaltmak ve demiryolu taşımacılığının çevre dostu bir model olarak yaygınlaştırılması öncelikli hedeflerimizden biridir. Bu vizyonla Ocak 2024’te ‘Yeşil Lojistik Belgesi’ aldık. Operasyonlarımızın çevreye olan etkisini en aza indirmeyi ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmayı amaçlıyoruz. Bu tren seferleri de bu vizyonumuzun bir parçasıdır.”

Tedarik Zinciri Eğitimleri Haber 600 Milyon Euro Değerinde 750 Bin Ton İhracat Yükü Demiryolu İle TaşınacakPasifik Eurasia olarak 2019 yılında girdikleri lojistik sektöründe pek çok ilke imza attıklarını belirten F. Nusret Dur, “Çin Türkiye ve Türkiye Çin blok tren seferleri, Türkiye- Rusya blok tren seferleri gibi ülkemiz dış ticaretinde etkisi olan pek çok stratejik ve önemli taşımaların ilklerini gerçekleştirdik. Ülkemizde uluslararası taşımacılıkta demiryolunun payının artırılması misyonuna paralel olarak, öncelikle Kuşak Yol projesinin önemli bir parçası olan Orta koridor ve sonrasında ise Avrupa yönünü de dahil ederek Orta Asyadan ve Çinden Türkiye ve devamında Avrupaya veya tersi yönde kesintisiz taşıma yapılabilmesi için pek çok yatırım yaptık, pek çok iş birliğine de imza attık. Çin-Türkiye-Avrupa ekseninde iş hacimlerini artırmak ve Türkiye’nin bu güzergâh üzerindeki stratejik önemini pekiştirmek amacıyla halen yeni iş birliktelikleri oluşturuyoruz. Bu bağlamda, Gürcistan ve Azerbaycan ile partner olarak yürüttüğümüz Bakü-Tiflis-Kars (BTK) hattı üzerindeki çalışmalar sayesinde Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan, Azerbaycan ve diğer Asya ülkelerinden Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya demiryolu ile taşınacak yüklerin kapasitesini artırdık. Avrupada Almanya, Macaristan, Slovakya gibi ülkelerde büyük iş birliği anlaşmaları imzaladık. Kapıdan kapıya teslim modeli ile Avrupa’da bütünleşik lojistik çözümler üreten bir şirket alt yapısı oluşturduk” dedi.

İş Hayatında Çalışan Motivasyonu

İş Hayatında çalışan Motivasyonu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İş Hayatında Çalışan Motivasyonu

Doç. Dr. Duygu HIDIROĞLUİş Hayatında çalışan Motivasyonu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İş hayatında çoğu firma yöneticisi idari görevi süresince mutlaka bir kez de olsa motivasyonunu yitirmiş bir veya birden fazla çalışanı motive etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu mecburiyet uğraşılması gereken onca karmaşık iş ve sorun varken; yöneticilere ekstra külfet oluşturmaktadır.

Motivasyon; işi ertelemek yerine işe bir an önce başlamak, dikkat dağınıklığı karşısında odaklanmaya çalışmak ve başarılı olmanın yollarını çeşitli zihinsel çabalarla bulmaktır. Motivasyon yani işe istekli olmak; şirkette ekip projelerinin başarısını % 40’ını oluşturan önemli bir etmendir. Günümüz yöneticilerinin çoğu ise bu gerçeğin farkında olmadıklarından ya da motivasyon faktörünü çok da dikkate almadıklarından, işe istekli olmayan çalışanlarını nasıl etkili bir şekilde motive edecekleri konusunda birçok hata yaparlar.

Çalışan motivasyonu sağlamanın temelde iki aşaması bulunmaktadır. Bunlardan ilki yöneticilerin çalışanlarının motivasyon eksikliğinin nedenlerini doğru belirlemesi ve tespitidir. İkincisi ise yöneticilerin istenen motivasyonu sağlamak için hedeflenen stratejiyi doğru şekilde uygulamasıdır.

Başarılı yöneticiler eşsiz vizyonları sayesinde, çalışanlarının tutkusunu ilham kaynakları ile motive edebilmektedirler. Böyle yöneticilere karizmatik liderler denilmektedir. Bu yöneticiler alışıla gelmeyen ve daha önce denenmemiş teşvik sistemleri ve ödüllendirme politikaları yardımıyla çalışanların sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlarlar. Hatta sergiledikleri yenilikçi yaklaşımlarla çalışanları sorumluluklarından daha fazlasını yapmaya dahi rahatlıkla heveslendirebilirler.

Son dönemde çalışan motivasyonuna odaklanan önemli bir araştırma yöneticilerin çalışanlara yaklaşımlarını ve bu yaklaşımların çalışanların motivasyonlarına etkilerini incelemiştir. Araştırma sonucunda, çalışanların yöneticilerinden aldığı bir iltifatın çalışan üzerinde farklı etkilere neden olabileceği bulgusuna ulaşılmıştır. Araştırmada çalışanlara yöneltilen sorulardan biri “yöneticinizden sizi gerçekten motive eden bir iltifat aldınız mı?” sorusudur. Bu soruya verilen cevap ise “iltifat alıyoruz fakat bu iltifatlar motivasyon sağlamaya yetmiyor” olmuştur. Araştırma sonunda motivasyonu arttırması beklenen iltifatın çalışanlar üzerinde beklenenin aksine olumsuz etki oluşturduğu gözlenmiştir. Bunun nedenin ise çalışanların yöneticilerinden övgü aldıklarında onların iltifatlarını samimi bulmamalarından kaynaklanmasıdır. Çalışanlar yöneticilerinden iltifat aldıklarında aslında, yöneticilerin iltifat ederken ne hakkında konuştuklarını bile gerçekten bilmediklerini savunmaktadır. İltifatın olumlu etki oluşturması beklendiği halde, çalışanlar üzerinde olumsuz bir algı oluşturmuştur. Bu araştırma sonucunda elde edilen sonuçlar ile yapılacak en doğru önerme şöyledir: Çalışanlarının motivasyonunu arttırmak isteyen yöneticiler, iltifat etmek vb. tutumlardan önce çalışanlarına samimi davranarak tutumlarında içten olmalıdır.

Çalışanların motivasyon psikolojisi muazzam derecede karmaşıktır ve motivasyonun birçok kaynağı olduğu düşünüldüğünde; bu kompleks yapıyı çözümlemek ve tek tek çalışanların motivasyon kaynaklarını keşfedebilmek yöneticiler açısından oldukça meşakkatlidir. Motivasyonu etkileyen her dinamiği kontrol altına almak güç olsa da, yöneticilerin çalışanlarına gösterdikleri samimi yaklaşımla onları birey olarak dinleyebilmeleri ve onların isteklerine duyarlı olabilmeleri, çalışanların motivasyonunu arttırmada on derece önemlidir.

İş Hayatında çalışan Motivasyonu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSamimi, açık ve güvenilir olmak çalışan motivasyonu sağlamak isteyen bir yöneticide bulunması gereken olmazsa olmaz özelliklerdendir. Bu özelliklerin yanı sıra yöneticiler vizyon sahibi olmalı ve çalışanlarının aidiyet duygularını geliştirecek ve yenilikçi  yaklaşımlarla onların işi tamamlamaya yönelik istek ve motivasyonlarını arttırabilecek ödül, prim ve teşvik sistemleri geliştirmelidirler.

Yerli Hazır Giyim Üreticileri: B2B Speed Network Görüşmeleri

Satın Alma Eğitimleri Yerli Hazır Giyim üreticileri B2b Speed Network Görüşmeleri

Yerli Hazır Giyim Üreticileri  Global İş Birliklerinin Temelini Attı

Satın Alma Eğitimleri Yerli Hazır Giyim üreticileri B2b Speed Network GörüşmeleriTürkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından düzenlenen 17. İstanbul Hazır Giyim Konferansı kapsamında Türkiye’de de faaliyet gösteren global alım grupları ve e-ticaret siteleri, yerli üreticilerle bir araya geldi. 50’nin üzerinde alım grubu ve e-ticaret sitesi ile üretici firmaların katıldığı ‘B2B Speed Network Görüşmeleri’nde yaklaşık 1.500 görüşme yapıldı. TGSD Başkanı Ramazan Kaya, “Bu yılki konferansımızda dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen sektör temsilcilerimize stratejik iş birliklerinin öneminden bahsettik. İkili iş görüşmelerinin de bu ortaklıların temelini oluşturmasını bekliyoruz” dedi.

Hazır giyim sektörünün en büyük buluşması olan İstanbul Hazır Giyim Konferansı’nın on yedincisi, 16-17 Ekim tarihlerinde gerçekleşti. İlk gün Türkiye’den ve dünyadan sektör temsilcilerinin katılımıyla oturumlar düzenlenirken ikinci gün ise her yıl olduğu gibi ikili iş görüşmelerine ayrıldı. Türkiye’de de faaliyet gösteren global alım gruplarının ve e-ticaret sitelerinin temsilcilerini yerli üreticilerle bir araya getiren ‘B2B Speed Network Görüşmeleri’ bu yıl da büyük ilgi gördü. Konferansı düzenleyen Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, 50’nin üzerinde alım grubu ve e-ticaret sitesi ile üretici firmaların katıldığı ‘B2B Speed Network Görüşmeleri’nde yaklaşık 1.500 görüşmenin yapıldığını açıkladı.

“Konferansımızdaki iş görüşmelerinin uzun süreli iş birliklerine dönmesini diliyoruz”

Bu yıl Redefine, Realign, Refashion (Yeniden Tanımla, Hizalan, Şekillendir) temasıyla düzenledikleri konferansla sektöre birlik mesajı verdiklerini söyleyen Kaya, “Dünya genelinde yaşanan jeopolitik ve ekonomik gelişmeler nedeniyle sektörümüz son iki yıldır ciddi zorluklar yaşıyor. Bu zorlukları aşmanın yolunun sektör olarak hizalanmaktan ve stratejik iş birlikleri yapmaktan geçtiğine inanıyoruz. Konferansımızın ilk gününde de İstanbul’dan dünya hazır giyim sektörüne bu mesajımızı ilettik. İkinci gün düzenlediğimiz ikili iş görüşmelerine gerek global alım grupları ve e-ticaret siteleri gerekse yerli üreticilerimizin gösterdiği ilgi, sektörümüzün bu iş birliğine hazır olduğunu, iki yıldır ihracatımızda yaşadığımız düşüşü ve yaşadığımız diğer zorlukları hep birlikte tersine çevirebileceğimizi gösteriyor. Konferansımızda yapılan iş görüşmelerinin sağlam ve uzun süreli iş birliklerine dönmesini diliyoruz. 17. İstanbul Hazır Giyim Konferansı’na katılım gösteren alım gruplarına, e-ticaret sitelerine, yerli üreticilere, sektör profesyonellerine ve sponsorlarımıza teşekkür ederiz” dedi.

ERP’ye Geçiş Sürecinde Yaşanılan Sıkıntılar

Erp Ye Geçi̇ş Süreci̇nde Yaşanilan Sikintilar Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

ERP’ye Geçiş Sürecinde Yaşanılan Sıkıntılar

Cavit SOYErp Ye Geçi̇ş Süreci̇nde Yaşanilan Sikintilar Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Gezdiğim fuarlarda veya firma ziyaretlerimde ERP konusu mutlaka gündeme geliyor. Son yıllarda birçok firma dijital altyapısını güçlendirmek adına ERP programlarından birini alıp geçiş yapmak istiyor. Ancak çoğunun sancılı ve sıkıntılı bir süreçten geçtiğini, geçiş sürecini tamamlayamamaktan korktuğunu ve hatta süreçten kısmen veya tamamen vazgeçenlerin olduğunu da biliyorum. Bazı firmalar ise çözümü kullandığı programı değiştirmekte buluyor.

Sonuç olarak ERP ile ilgili ülkemizde hala eksikliklerin olduğu, programların veya eğiticilerinin yetersiz kaldığı, geçiş sürecini iyi yönetemedikleri, öte yandan alan firmaların da iyice araştırmadan, yetersiz personelle, kurumsallıklarını tamamlayıp organize şemalarını tam oturtmadan sürece dahil olmak istedikleri görülmektedir. Zaten çoğu firmaya son zamanlardaki termin ve üretimle ilgili aksaklıkların sebebini sorduğunuzda “ERP ye geçmeye çalışıyoruz” cevabını sizler de alıyorsunuzdur.

ERP programına geçen firmaların genelde karşılaştıkları bir diğer sorun da kullandıkları programın sanki ilk defa kendileri tarafından alınmış olması hissini uyandırması. Alınan ERP programları öyle temel hatalar ve zorlukları içeriyor ki; sanıyorsunuz daha önce kimse kullanmamış. “Daha önce bu program başkaları tarafından kullanılmış olsaydı, benim gördüğüm aksaklıklar mutlaka giderilir, iyileştirme ve güncellemeler yapılırdı” hissine kapılmanızı sağlayan bu durum maalesef çoğu kullanıcının temel şikayetidir. Halbuki birçok üretim yapan işletme hep aynı durumları yaşamasına rağmen sanki program size ilk yazılıp kodlandığı haliyle gelmekte izlenimi vermektedir. Hatta bazen gelen eğitimci ve program satıcıları ısrarla sizin sunduğunuz yeniliklere direnç göstermekte ve gerekli iyileştirmeleri yapmaktan imtina etmektedirler.

Peki oldukça maliyetli ve bir o kadar da uzun süren bu süreç nasıl doğru yönetilebilir?

Program Seçimi ve Altyapı:

ERP ye geçmeye karar verdikten sonra kullanacağınız programı çok iyi inceleyip öyle seçmelisiniz. Bu konuda daha önce tecrübe etmiş, özellikle sizinle aynı üretim programına ve işleyişe sahip referanslarına sormalısınız. Farklı sektörlerdeki başarılı sonuçlar sizde aynı neticeyi vermeyebilir. Bünyenizde ERP uzmanı bir eleman istihdam edip öyle yola çıkmanız çok iyi olacaktır. Maliyet & verimlilik analizini iyi yapmalısınız. Unutmayın geriye dönme imkânınız olmayabilir ve eğer başarılı olmazsanız eski klasik yöntem ve programlarınızı da terk ettiğiniz için çok kötü durumlarla karşılaşabilirsiniz.

Bilgisayar alt yapınızı ERP ye uygun hale getirmelisiniz. Yeterince bilgi depolama alanları, gerekli donanımda bilgisayarlar ve ekipmanları ve bilgi güvenliği gibi sorunları çözümleyerek alt yapınızı güçlendirmelisiniz. Ayrıca uzaktan erişimle ilgili yapılandırmayı da tamamlamalısınız.

Organizasyon Şeması:

ERP aynı zamanda kurumsallaşma için de iyi bir adım ve başlangıçtır. Ya kurumsallaşıp geçin ya da geçtikten sonra kurumsallaşın. Kurumsallaşmadan başkaca bir alternatif yoktur ERP ye geçişte. Organizasyon şemasını oluşturduktan sonra öncelikle her bir departmanın yöneticisini ve yardımcılarını belirlemelisiniz.

Personel Eğitimi ve Eğitilmiş Personeli Elde Tutma, Geçiş Süreci Planlama:

ERP ye geçmek için programı seçtikten sonra kısa süreli eğitimler aldırtarak personelinizi ERP ye mental olarak hazırlamalısınız. Bence çok fazla uzun süreler kâğıt üzerinde, sunumlarla veya demo ile vakit kaybetmeyiniz. Hata yapma riskini göze alarak gerçek programa geçmelisiniz. Yani “canlı” ve gerçek uygulamalarla devam etmelisiniz. Çünkü ne kadar çabalarsanız çabalayın kesinlikle canlıya geçmeden öğrenilmiyor bence. En iyi neticeleri ve deneyimi canlıda kazanıyorsunuz. Programı kullanırken hatalarla canlıda karşılaşıp çözüm yöntemleri buluyorsunuz. Kısaca demek istediğim gerçekçi senaryolar üzerinden ilerlenilmesi ve geçiş süresinin en kısa sürede tamamlanmasıdır.

Ancak canlıya geçerken aşama aşama geçmekte fayda var. Tüm birimler aynı anda geçerseniz bocalarsınız.  Depo, satın alma ve satış geçtikten sonra peşinden muhasebe, proje departmanı ve üretim sırayla geçebilir.

Bu kısımda firmaların karşılaştığı en büyük sorun; eğitilmiş personelin ayrılması veya firmanın yollarını ayırmasıdır. Organizasyon şeması bozulacağı ve öğrenen personel gittiği için tekrar devam etmeniz zaman alacaktır.

ERP ye geçiş sürecine direnen personeliz de olacaktır. Daha önce kullanmış ve alışılmış programların verdiği hız ve rahatlık onları ikilemde bırakacaktır. Bunun için radikal karar verip belirli bir süre zorlansalar da eski alışkanlıklarını bırakmaları sağlanmalıdır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; ERP programını öğrendikten ve kendinizi geliştirdikten sonra mutlaka eski programlardan aldığınız her şeyi fazlasıyla alırsınız.

Raporlar Üzerinde Yoğunlaşma:

ERP de en önemli konu raporların alınabilmesidir. O da en baştan beri girilen verilerin güvenilirliği ve sorunsuz girilmesinden geçer. Ne verirseniz programdan onu alırsınız. O yüzden girilen her türlü veri yetkili kişilerce ve titizlikle incelenerek girilmelidir. Ayrıca belirli periyodlarla stok sayımları ve kontrollerle ilerlemelidir. Her şey kontrol altına alındığından ve izlenebilirlik sağlandığı için ERP size çok faydalı olacaktır.

Üretim-İmalat-Montaj:

Zannımca ERP nin en zor kısmı üretim, imalat ve montaj kısmının oturtulmasıdır. Yani üretilen makinanın projesinin ne kadarının tamamlandığını görebilmek. En zor senaryolar bu kısımda döner ve takibi oldukça zordur. Alınan malzemelerin kesim, büküm, kaynak ve montaj işleri, hem iç üretim hem de dışarıya yaptırılan fason işlerin takibi ekibimizi zorlayabilir.

Özetlersek;

Kısaca değinmek ve sancının şiddetini azaltmak gerekirse İlk öncelikle ERP sistemleri sihirli bir değnek değildir. Sihri;

Ortak bir çalışma ve istikrarla sizler sağlarsınız, Sürecin aksamaması adına veri işlemesi gereken kullanıcıların bir biriyle iletişimi kaybetmemesi gerekir ve sistemin düzgün işleyebilmesi için gerekli iş planlamaların sistemde yapılması gerekir.

Organizasyon şemasının ve görev tanımlarının belirlenmesi, Kullanıcılara, görev tanımlarına uygun ekranlar ve yetkilerin tahsis edilebilmesi için hazır ve işleme konulması gerekmektedir.

Yönetimin kararlılığı ve desteği(maddi-manevi yatırım), evet bir yatırım yapıyorsunuz ve bu tek seferlik bir durum değildir. Danışman maliyetleri, ek maliyetlerin planlaması yapılmalı. Manevi destekte ise sözel ifadelerle, küçük kutlamalarla, tebrik ve destek mesajları kullanıcının daha motive olmasını sağlamaktadır.

Departman bazlı proje liderlerinin yetkinlikleri, süreci anlatıp sisteme modellemesinin yapılabilmesi için deneyim ve tecrübesi yüksek kişiler seçilmeli. Direnç göstermeyecek, geliştirmeye açık olmalılar.

İş süreçlerinin durumu, Her departmanın bir iş kuralı ve buna bağlı yürüteceği iş süreci olmak zorundadır.

Erp sisteminin seçilmesi, sektörünüze uygun ve daha önce seçeceğiniz sistemi deneyimlemiş, sizle benzer işleri yapan referans taramasının yapılması gerekmektedir. Danışman firmaların destek konusundaki geri dönüşleri sorgulanmalı. Alacağınız sistemin donanımsal alt yapı gereklilikleri sorgulanmalı, danışmansız ilerleyebilme durumları gözden geçirilmeli.

Erp Ye Geçi̇ş Süreci̇nde Yaşanilan Sikintilar Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemErp sistemini yönetecek kişinin yetkinliği, ERP sistemi yönetimi ve sistemsel analiz yeteneği, daha önce ERP Sistemleriyle alakalı tecrübesi olması, kullanıcılara atanan maddeleri yaptırtabilmesi ve takibi, danışmanlarla olan işlerin yönetilmesi, şirketi hedeflerine ulaştıracak projelerin hayata geçirilmesinin sağlanması, iletişim vs. yetkinliklerine sahip olması.

Değerli katkılarından dolayı ERP Proje Yöneticisi Fatma Atila Hanım’a teşekkür ederim.

Cavit SOY

TSKB ve EBRD Türkiye’de Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (GEFF) Çerçevesinde İkinci Kredi Anlaşmasını İmzaladı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Tskb Ve Ebrd Türkiye’de Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (geff) çerçevesinde İkinci Kredi Anlaşmasını İmzaladı

TSKB ve EBRD Türkiye’de Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (GEFF) Çerçevesinde İkinci Kredi Anlaşmasını İmzaladı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Tskb Ve Ebrd Türkiye’de Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (geff) çerçevesinde İkinci Kredi Anlaşmasını İmzaladıTSKB ve EBRD Türkiye’deki yeşil ekonomi yatırımlarını desteklemek amacıyla EBRD’nin Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (GEFF) çerçevesinde ikinci kredi anlaşmasını imzaladı. EBRD tarafından TSKB’ye sağlanan toplam 100 milyon Euro tutarındaki kredi ile enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve iklim dayanıklılığı önlemleri çerçevesinde desteklenecek yeşil yatırımlar, toplumsal cinsiyet eşitliği kriterleri gözetilerek belirlenecek.     

Sürdürülebilir kalkınma vizyonuyla Türkiye’nin düşük karbonlu ekonomiye geçişine uzun yıllardır etkin destek sağlayan TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası), son olarak EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) ile Türkiye genelinde iklim dostu projeleri desteklemek amacıyla, Yeşil Ekonomi Finansman Fonu çerçevesinde 100 milyon Euro tutarında ikinci kredi anlaşmasını (GEFF II) imzaladı.

TSKB, Nisan 2022 tarihinde imzalanan GEFF I kredi anlaşması ile Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (GEFF) programı çerçevesinde EBRD’den fon sağlayan ilk kurum olmuştu. Bu kredi anlaşmasının devamı niteliğini taşıyan GEFF II anlaşmasına; ilk anlaşmadaki hedeflere ek olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği (gender responsive) kriterleri de dahil edildi.

GEFF II kapsamında kullandırılacak finansman, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve iklim dayanıklılığı önlemleri gibi yeşil ekonomi yatırımlarının yanı sıra doğa ve biyoçeşitlilik, mavi ekonomi ile sürdürülebilir ulaşım ve turizm gibi alanları da kapsayacak.

EBRD ile gerçekleştirilen kredi anlaşmasıyla ilgili değerlendirmede bulunan TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç, “TSKB olarak, uzun yıllardır ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınması için geleceği dönüştüren projeler geliştiriyoruz. Değerli iş ortağımız EBRD’nin Türkiye ofisinin kuruluşu ile iş birliklerimize hızla başlayarak bugüne dek, tarım finansmanı, enerji ve kaynak verimliliği, yenilenebilir enerji gibi temalarda, kofinansman anlaşmaları da dahil olmak üzere, toplamda yedi anlaşma imzaladık. EBRD ile 2022 yılında Yeşil Ekonomi Finansman Fonu çerçevesinde imzaladığımız kredi ile Türkiye’de programın ilk uygulayıcısı olduk. GEFF I’in devamı niteliğinde olan GEFF II kredi anlaşması ile iklim hedeflerimizin yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliğini de önemli bir kriter olarak ele alıyoruz. Bu sayede kapsayıcı dönüşüme katkı sunmayı hedefliyoruz. Uzun yıllardır Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) odağında şekillendirdiğimiz kredi portföyümüzle iklim risklerini azaltım ve uyum eksenindeki yatırımları, emisyon hedeflerimiz doğrultusunda destekleyerek ön almaya ve ülkenin yeşil dönüşümüne katkımızı kapsayıcılık lensimizle günden güne büyütmeye devam edeceğiz.” dedi.

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Tskb Ve Ebrd Türkiye’de Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (geff) çerçevesinde İkinci Kredi Anlaşmasını İmzaladıAnlaşmayla ilgili değerlendirmede bulunan EBRD Birinci Başkan Yardımcısı Jürgen Rigterink de şunları söyledi: “Türkiye’de enerji verimliliğini ve kapsayıcılığı teşvik etmek amacıyla TSKB ile bir kez daha iş birliği yapmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Bu özel finansmanın sağlanması, Türkiye’nin yeşil dönüşüm hedeflerine ulaşması için büyük bir önem arz ediyor.”

Sustainability Strategies
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİM PROGRAMLARI

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi ve Yeşil Satınalma Eğitiminin içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.

Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

Global İlişkilerin Geleceği İstanbul’da Tartışıldı 

Tedarik Zinciri Danışmanlığı Haber Global İlişkilerin Geleceği İstanbul’da Tartışıldı 

Global İlişkilerin Geleceği İstanbul’da Tartışıldı

Tedarik Zinciri Danışmanlığı Haber Global İlişkilerin Geleceği İstanbul’da Tartışıldı “Belirsizlikler İçinde Ortak Bir Geleceğe Doğru” ana temasıyla İstanbul’da düzenlenen uluslararası konferansa siyaset, akademi, iş dünyası, medya, sivil toplum ve uluslararası kuruluş temsilcisi 200’ü aşkın konuk katıldı. Açılış konuşmasını eski Yunanistan Başbakanı George Papandreou’nun yaptığı toplantının oturumlarında konuşan panelistler arasında, İspanya ve Sırbistan’ın Dışişleri Eski Bakanları Ana Palacio ve Vuk Jeremić de yer aldılar.

“Belirsizlikler İçinde Ortak Bir Geleceğe Doğru” başlıklı Küresel İlişkiler 2024 – GRS2024” Zirvesi, Feshane Artistanbul’da düzenlendi. 15. Kuruluş yılınını kutlayan Global İlişkiler Forumu’nun (GİF) organizasyonu ile üç ana oturumda ondört panelistin konuşmacı olarak katıldığı toplantıyı, uluslararası politika ve diplomasiyi takip eden 200’ü aşkın konuk izledi. Ana konuşmacı olarak eski Yunanistan Başbakanı George Papandreu’nun yer aldığı programın uluslararası panelistleri arasında, İspanya ve Sırbistan’ın eski Dışişleri Bakanları Vuk Jeremić ile Ana Palacio, eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Jamie Shea ve Dünya Bankası’nın Kıdemli Danışmanı Dr. Somik V. Lall de yer aldılar.

Bu yılki ana teması “Belirsizlikler İçinde Ortak Bir Geleceğe Doğru” olan etkinliğin açılış konuşmalarını, GİF İcra Kurulu Başkanı Büyükelçi (E) Selim Yenel ve Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay yaptı. Yunanistan Eski Başbakanı George Papandreu ise, etkinliğin ana konuşmacısı oldu. Ekonomi, Güvenlik ve Kurumlar üzerine üç panelde onbeş uzman konuşmacının yer aldığı tartışmaları, uluslararası ilişkiler, diplomasi, iş dünyası, uluslararası kurum ve kuruluş temsilcileri ile, medya, sivil toplum, akademi ve gençlerin oluşturduğu 200’ü aşkın konuk takip etti.

Panellerin Tartışma Konuları: Riskler ve Berlirsizliklerle Dolu bir Dünyada Ekonomi, Güvenlik ve Kurumlar

Günümüz dünyasının en önemli siyasal, ekonomik, sistemsel ve kurumsal zorluklarının  tartışıldığı etkinlikte konuşmacılar, bugün karşı karşıya olduğumuz büyük riskler karşısında insanlığın ve kurumlarının nasıl hareket edebileceğini, belirsizlikler ve çatışmalarla dolu uluslararası ortamın, nasıl barış, istikrar, refah ve gelişmeye odaklanabileceğini ele aldı.

Toplantının ana konuşmacısı George Papandreu, günümüzün uluslararası sistemi ve siyasetinin, bugünün sorunlarına cevap vermekte zorlandığı eleştirisi dile getirirken, dünya ekonomisinin işleyişine, eşitsizliklere ve üretilen refahın paylaşımına dair tespitlerde      bulundu. Bugün karşı karşıya olduğumuz risklerin, küresel ve toplumsal bir güvensizlik ortamı yarattığını vurgulayan Papandreu, artan yaşam maliyetleri, sağlık, eğitim ve barınma gibi temel kamu hizmetleri alanında yaşanan eksikliklerin, bunların yanı sıra, iklim krizi ve yapay zeka gibi varoluşsal tehditlerin bu güvensizliği besleyerek büyüttüğünü ifade etti. Tüm bu sorunların çözümünün ancak dünya uluslarının ve siyasetin, işbirliği ve dayanışmasıyla giderilebileceğini belirtti.

Moderatörlüğünü Açıl Sezer’in yaptığı “Ekonomik Kalkınma: Küresel Gerçekler ve Zorluklar” başlıklı ilk panelin konukları, Şikago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit, Dünya Bankası Gurubu Kıdemli Danışmanı ve Kalkınma Politikası Direktörü Dr. Somik V. Lall ve GİF Yönetim Kurulu Üyesi Tayfun Bayazıt oldu. Konuşmacılar bu panelde “Bir yandan bugünün dünyasında var olan ekonomik güçlükler, kırılganlıklar ve riskleri bertaraf ederek, gelecekte ekonomik büyümeyi nasıl sağlarız, ekonomik kalkınma alanında uzun zamandır izlenen yolu yeniden düşünmeli miyiz?” sorularının cevabını aradı.

Moderatörlüğünü GİF Üyesi Prof. Dr. İlter Turan’ın yaptığı “Eski ve Yeni Çatışmalarla Yüzleşmek: Uluslararası Kurumlar Yeniden Etkili Olabilir mi?” başlıklı günün ikinci panelinde, Güney Afrika Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Dr. Fonteh Akum, UNHCR Türkiye Temsilci Yardımcısı Daniela Carmela Cicchella, eski Sırbistan Dışişleri Bakanı ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu Başkanı Vuk Jeremić ve Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürü, Büyükelçi Burak Özügergin yer aldılar. Konuşmacılar panelde bugünün dünyasında uluslarararası kurum ve kuruluşların insanlığın sorunlarına cevap üretemediği tespitinden yola çıkarak, kurumların ve sistemin neden ve nasıl reforme edilmeleri gerektiğini ele alırken, gelecekte yaşanacak krizleri önlemenin mümkün olup olamayacağını tartıştı.     .

Tedarik Zinciri Danışmanlığı Haber Global İlişkilerin Geleceği İstanbul’da Tartışıldı Moderatörlüğünü GİF Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Füsun Türkmen’in yaptığı “NATO ve Avrupa Birliği (AB) Genişlemesi Güvenliği sağlayacak mı?” başlıklı günün son panelinin katılımcıları, GİF üyesi ve eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi (E) Tacan İldem, eski İspanya Dışişleri Bakanı Ana Palacio ve Avrupa Politika Merkezi (EPC) Kıdemli Danışmanı, eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Jamie Shea oldu. Bu panelde konuşmacılar AB ve NATO genişleme süreçlerinin üyeler, kıta Avrupası ve komşuları için güvenlik üretip üretmediği, Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden şekillenmesinin, hem Avrupa hem de komşu coğrafyalar için sürdürülebilir güvenlik sağlayıp sağlayamayacağını sorguladı.